İstanbul Sözleşmesi’nin iptali sonrası en az bin kadın katledildi 2024-05-12 09:05:03     Elfazi Toral   İSTANBUL - İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edilmesinden bu yana kadın katliamlarının arttığını söyleyen kadınlar, “Devlet eşitsizliği, haksızlığı, katliamı ve şiddeti ortadan kaldırmıyorsa bunu biz yapacağız. Kadınları susturmaya çalışan devlete karşı, bizler hiç durmadan yarınlar aydınlık olacak ısrarıyla mücadele etmeye devam edeceği” mesajını verdi.   İstanbul Sözleşmesi, "aile yapısını bozduğu" iddiasıyla 1 Temmuz 2021 yılında kaldırıldı. İktidarın bir gece de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından kadın katliamları gün be gün arttı. Kurdistan ve Türkiye kentlerinde her gün neredeyse en az 8 kadın katlediliyor. Ajansımızın şiddet çetelesi verilerine göre, 2021 yılında 311 kadın katledildi, 181 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 2022 yılında en az 348 kadın katledildi ve 206 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 2023 yılında 320 kadın katledilirken, 189 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 2024 yılının Ocak ayında 27 kadın katledildi, 17 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Şubat ayında 39 kadın katledildi, 15 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Mart ayında 24 kadın katledildi, 24 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Ve son olarak ise Nisan ayında 30 kadın katledildi, 15 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Sözleşmenin fesh edilmesinden bu yana en az bin kadın erkekler tarafından katledildi.    İstanbul Sözleşmesi'ne dair JINNEWS’e konuşan kadınlar, devletin kadına dönük politikalarına karşı ısrarla mücadeleyi yükselteceklerinin  belirtti..   Kadına yönelik şiddet gün be gün arttı!   “Türkiye’de eşitliliği bir nebze de olsa sağlayan anlaşmalardan biri İstanbul Sözleşmesi olmuştu” diyerek sözlerine başlayan Kampüs Cadılarından Berna Çiftçi, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından kadına yönelik şiddetin daha da arttığını dile getirdi. Başta kadınlar, çocukları ve LGBTİ'ler olmak üzere kadınları koruyan yasaların devlet tarafından “kriminalize” edildiğini aktaran Berna, “ Yasa varken bile kadına yönelik şiddet vardı. Bu yasadan geri çekilmesi ve uygulanmaması iyice ivme kazandı. Çünkü sizi erkeğin şiddetinden koruyan yasaların işlenmediği bir noktada. Hatta devlet tarafından meşrulaştırıldığı bir noktada. Bu yasalar kullanılmadığından ötürü katliamlar gün be gün artıyor. Kadına yönelik her türlü şiddetin hem fiziksel hem de sözlü şiddetin hat safhada olduğunu da görüyoruz. Çünkü İstanbul Sözleşmesi’nden çekinildiği süreçten bu yana da kadınlar her gün daha çok ölüyor” dedi.   ‘Bir kadın ne kadar politikleşirse o kadar güçleniyor’   Devletin “kutsal aileyi koruma” adı altında katliamlara yol açtığını kaydeden Berna, kadınlara yönelik büyük bir soykırım politikasının hayata geçirilmeye çalışıldığını söyledi. Günde en az 8 kadının katledildiğini belirten Berna, “Şiddet ve katliam hat safhalara çıkmış durumda. Katliamlar günbegün artarken devletin ortaya koyabileceği hiçbir şey yok. Devletin kadınların katledilmemesi için ortaya koyduğu somut bir çözüm yok. Aksine hem İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi hem de 6284’ü hedefe aldı. İktidar doğrudan ve devamlı olarak saldırmaya devam ediyor. Aileyi korumak adı altında kadın katliamlarına seyirci kalıyor. Bunun arkasında ise şu var; toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamamak. Çünkü bir kadın ne kadar kutsal aileden bağımsızlaşırsa o kadar özgürleşir. Şiddet gördüğü ya da baskılandığı, tahakkümün devam ettiği alanlarda ne kadar sıyrılırsa aslında o kadar bağımsız oluyor. Bir kadın ne kadar politikleşiyorsa o kadar güçleniyor”  diye kaydetti.   ‘Yarınlar aydınlık olacak ısrarıyla mücadele etmeye devam edeceğiz’   “Devlet, politikleşen, özgürleşen ve bağımsızlığını ilan eden kadınların önüne geçmeye çalışıyor” ifadelerini kullanan Berna, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yoksulluğa, faşizme ve aynı zaman da bizim erkeklere karşı verdiğimiz bir mücadele de var. Özgürleşme, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak gibi bir mücadelemiz var. Devlet bu noktada kadınların güçlenmesini bağımsızlaşmasını kutsal değerleri uğruna muhafazakarlık uğruna istemiyor. Devlet önümüze binlerce barikat yığdırarak kadınları susturmaya çalışıyor. Ama biz hala mücadeleden vazgeçmiyoruz. Onun için İstanbul Sözleşmesi‘nden Cumhurbaşkanlığı kararıyla bir gecede çıkmak demek bizim vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz. Maruz kaldığımız tüm mekanizmalara karşı çabalamaya devam ediyoruz. Mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Uzun bir yolumuz var. Yarınlar aydınlık olacak ısrarıyla mücadele etmeye devam edeceğiz”.   ‘Tüm baskılara rağmen mücadeleden vazgeçmiyoruz’   Kadın katliamları ve şüpheli kadın ölümlerinin her geçen gün artarak devam ettiğini hatırlatan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Kadın Meclisi'nden Tuana Gençer, delillerin olmasına rağmen iktidarın kadın katliamlarına dair her hangi bir çalışma yürütmediğini vurguladı. “Onca delile rağmen onca şüpheye rağmen kimi zaman dosyalar açılmıyor” diyen Tuana, “Dosya açıldığında bile delilleri toplamak için kıllarını kıpırdatmıyorlar. Kadınlar öldürülürken, kadınlar her gün şiddete uğrarken, koskoca bir eşitsizlikle karşı karşıya iken iktidar kılını kıpırdatmıyor. Tüm bunların karşısında ise kadınlar, tıpkı boşanma aşamasındaki şiddete rağmen, ölümle burun burunayken dilekçeleri karakollara, adliyelere vermekten vazgeçmeyen kadınlar gibi. Ölüm pahasına mücadeleyi bırakmayan kadınlar var. Bu ülkede de mücadele edenler demokratik örgütleri ne olursa oldun tutuklamalara rağmen mücadele etmekten asla vazgeçmiyor” şeklinde ifade etti.   Mücadele etme kararlılığı!   Türkiye’de eri zihniyet tarafından şiddete maruz kalan ve katledilen kadınların faillerinin cezalandırılmadığını paylaşan Tuana, kadın katliamlarının önüne geçebilmek için yaşamın her alanında mücadeleyi büyütme noktasında kararlı olduklarını vurguladı. Tuana, “Biz kadınlar olarak bir çözüm önerisi sunuyoruz. Platform olarak da kadın örgütleri olarak da bunu yapıyoruz. Çünkü biliyoruz kadınlar en çok en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Şiddet gördükleri dört duvar arasında öldürüldüklerini görüyoruz. Devletin kutsal dediği ailelerin içinde öldürülüyor kadınlar” diye aktardı.    ‘Devlet eşitsizliği ve haksızlığı ortadan kaldırmıyorsa biz yapacağız’   Kadına yönelik hem şiddet hem de katliamlarının önüne geçebilecek gücün devletin elinde olduğunu kaydeden Tuana,  “Devletin yapabileceği çok şey var ama yapmıyor” sözleri ile iktidarın sadece kadınları hedef alan politikalar yürüttüğünü söyledi. İktidarın kadına yönelik tüm saldırılarına rağmen kadın dayanışmasının sürdüğünü kaydeden Tuana, “Birçok kadın arkadaşımız bizim sayemizde hayatta. Biz kadınlar, kamusal sorunu aramalıyız. Karakollarda kimi kuvvetlerinin arabuluculuk yaptığını bile görüyoruz. Böyle bir görev tanımı olmamasına rağmen hangi görev tanımına dayanarak bunu yaptıklarını bilmiyoruz ama kendi işlerini yapmayı bırakarak kadınları şiddet gördükleri erkeklerle barıştırmaya çalıştıklarını görüyoruz.  Devlet bunca eşitsizliğin, baskının, haksızlığın ortasında bunu durdurmak zorunda. Devlet bunu yapamıyorsa biz yapacağız” ifadelerine yer verdi.   ‘Kadınlar iktidara 31 Mart’ta cevabını verdi’   31 Mart yerel seçimlerde kadınların "öncü rol"üne dikkat çeken Tuana “Kadınların hayatlarına bu kadar saldıran, emeklileri, emekçileri görmeyen iktidar cevabını sandıklarda aldı” diyerek başta kadınlar olmak üzere tüm halkların iktidara karşı mesaj verdiğini söyledi. Tuana, “O gerici belediye anlayışlarını tarihe gömdük. Belediyelerin de kadınlar için yapabileceği çok şey var. Örneğin belediyeler sığınma evi açmak zorunda. Fakat AKPli belediyelerde hatta çoğu belediyede bunun yapılmadığını görüyoruz. Kadınların da var olduğunu ve her şeyi yapabileceğini 31 Mart seçimleri bizlere çok net gösterdi. Bunu kadın mücadelesinden ayrı görmek mümkün değil. Bizi sosyal hayattan soyutlamaya çalışanlar, kamusal alanın dışında tutmaya çalışanlar var. İktidar var gücüyle kadınlara saldırıyor. Fakat karşılarında koskoca bir kadın hareketi olduğunu unutuyorlar. Kadın düşmanı hamleye izin vermeyeceğiz” sözlerine yer verdi.   'Onlar saldırmaya çalıştıkça bizler onların karşısında duracağız’   Tuana son olarak ise İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlatarak, sözlerini şu şekilde noktaladı:“Hukuki mücadelede elbette hala devam ediyor. Hem İstanbul Sözleşmesi için hem 6284 için, hem saldırmaya çalıştıkları medeni kanun için, hem anayasa için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Onlar bu ülkeyi karanlığa çekmeye çalıştıkça biz daha aydınlık, daha eşit, daha özgür daha etkin günlere çekmeye devam edeceğiz. Onlar saldırmaya çalışsalar da biz de onların karşısında buradayız. Ne yaparlarsa yapsınlar, bizi asla indiremeyecekler.”