‘Toplum kırımına karşı çözüm ortak mücadelede’ 2024-04-01 09:05:25     Melike Aydın   İZMİR - Kadınların ve toplumun yüz yüze geldiği krizlerin ve eşitsizliklerin nedeninin tecrit ve savaş politikaları olduğunu belirten TJA aktivisti Emine İnan, çözümün kadınların ortak mücadelesinden geçtiğini söyledi.   Her gün en az bir kadının katledildiği Türkiye ve Kurdistan’da ekonomik, ekolojik krizlerin ve cinsiyet eşitsizliğinin sonuçlarını en ağır şekilde kadınlar ödüyor. Bu krizlerin toplumu tahakküm altına almak isteyen erkek egemen iktidardan kaynaklandığını ifade eden Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Emine İnan, toplumun tecrit ve savaş politikalarıyla kuşatıldığını ve kadın ve çocuklar nezdinde toplum kırımı gerçekleştirildiğini söyledi.     ‘Krizlerin nedeni savaş ve tecrit politikaları’   Yaşanan kaoslu ve krizli sürecin nedeninin tecrit ve savaşlar olduğunu dile getiren Emine, dünyada ve Türkiye’de uygulanan tecrit politikalarının toplumu iradesizleştirmeyi ve belleksizleştirmeyi, bu yolla da tahakküm altına almanın amaçlandığını dile getirdi. Tecrit ve savaş politikalarının diyalog ortamının olmaması anlamına geldiğini kaydeden Emine, “Bir yerde diyalog yoksa toplum demokratik, ahlaki politik yaşamını sürdüremiyorsa bunu, tecride bağlamak gerekir. Tecritle beraber onu besleyen savaş. Bir toplum kırımı var, bu toplum kırımı şahsında kadın ve gençlik kırımı var. Ekonomik ekolojik krizler topluma sirayet etmiş durumda. Kimse hayatından memnun değil. Savaşın ve tecridin olduğu yerde halklar huzur içinde olamaz, ekonomik kriz olur inkâr imha politikaları hayata geçer” şeklinde konuştu.   ‘Tecrit tüm toplumu tahakküm altına almak için var’   Her toplumun kendi ahlak ve kurallarıyla şekillendiğini ve toplumlar üzerinde tahakküm oluşturarak var olan iktidarların tahakkümü inşa ettiği mekanizmalarla sağlamaya çalıştığına dikkat çeken Emine, “Ekonomik, ekolojik ve diğer tüm krizler birbiri ile bağlantılı. Özellikle faşist iktidarlar iktidarlarını uzun ömürlü sağlayabilmek toplumu tahakküm altına alabilmek ister. Yargı ve medya gibi kurumlar bu tahakküm mekanizmaların aracı. Toplum kan revan içinde, her yerde bir sorun var. Her yerde baskı var, çünkü kendini ifade edebilecek bir toplum istenmiyor. Toplum ağır bedeller ödüyor” şeklinde belirtti.   'Savaş ortamındayız'   Tecrit politikaları ile savaş arasındaki bağlantıya işaret eden Emine şunları dile getirdi: “Sayın Abdullah Öcalan üzerinde ağır bir tecrit var. Tecrit olmasaydı müzakereler olurdu, bu kriz süreçleri de yaşanmazdı. Bugün bir savaş ortamındayız. Toplum her taraftan saldırı altında. Örneğin yargı kendi hür iradesiyle değil hükümet nasıl toplumu idare etmek istiyorsa o şekilde işliyor. Yüzlerce fail, kadın katilleri iyi hal indiriminden dışarı çıkabiliyor. Eril devlet aklıyla hareket etme durumu var. Yargı da hükümet de erkek aklıyla yönetildiği için tecrit ve savaşlar, kırımlar üst seviyeye ulaştı. Bunun bedelini en çok kadınlar ödüyor. Her gün bir kadın katledilirken yandaş medya erkek sistemin dili ile yayın yapıyor, yargı faili koruyor. Şiddet dili kamu alanından sokağa kadar devam ediyor. Bunların çözümlenebilmesi kendi belleğinden uzaklaşması amacıyla sürekli tecrit altına alınmış o toplumun sisteme, mekanizmaya entegre olmuş ruh halinden reflekslerinden çıkması gerekir.”   ‘Kadın kazanımlarına saldırı, ahlaki bir toplumun yaratıcılarına saldırıdır’   Kadınların ahlaki bir toplumun öncüsü ve yaratıcısı olduğunu ancak kırımdan geçtiğini dile getiren Emine, kadın kırımı ile beraber toplum kırımının da yaşandığını sözlerine ekledi. Toplumun önce kadın bedeni üzerinden teslim alma yaklaşımının sergilendiğini, bu nedenle en ağır bedeli kadınların ödediğinin altını çizen Emine, “Ekonomik krizde kadın etkileniyor, kadın olarak iradesine sahip çıkarken bunu canı ile ödüyor. Kadınların kazanımları vardı, kurumları vardı. Özellikle Kurdistan’daki kurumlar kadının kendini ifade edebileceği bu sosyal alanlar kadını koruyan bilinçlendiren, destekçisi olan konumdaydı. Devlet bunu istemez. Kadınların bulunduğu her alanda bu sindirme politikasını hayata geçiriyor. Kurumları kapattı, özel savaş politikalarıyla devreye girdi. Batıda farklı Kürdistan’da farklı şekilde ama kadını hedef alma durumu her yerde söz konusu. Türkiye’de modern bir ülkedeyiz diyor ama hiçbir kadının can güvenliği yok denecek derecede. Çünkü kadın bunun sokakta mücadelesini verendir. Bu nedenle hedef olan da kadın” dedi.   ‘Yalnızlaştırma politikası boşa çıktı’   Bir mücadele geleneği olan Kürt kadın hareketinin feminist hareketler ve kadın platformlarıyla birlikte mücadele ettiğini kaydeden Emine, faşizmin ortak gücü görmek istemediğini, söz konusu Kürt kadın hareketi olunca da devreye girip süreci yönetmek istediğini söyledi. Emine, “Feminizm sömürüye başkaldırı demektir. Önceden bir halkı yalnızlaştırma politikası devrede dedik ve bu boşa çıktı. Şimdi de Kürt kadınlar bugün sürece Orta Doğu’ya her yere öncülük ediyor. Dili kimliği ideolojisi fark etmeksizin ‘Jin jiyan azadî’ felsefesi etrafında kenetlenme oldu ve bu slogan evrenselleşti. 21’inci yüzyılın kadın özgürlük yüzyılı olacağı ve bu felsefe ile kadın özgürlüğünün daha üst düzeye yükseleceğini faşizm ve kendisi de gördü. Bu nedenle argümanlarını devreye koyuyor. Tek amacı Kürt kadın hareketini yalnızlaştırmak. Birçok birey, bileşen, kimlikler var. Bu kadınlar hiçbiri birbirini tanımıyor ama ortak paydalarda bir araya gelebiliyorlar. Bu da, sistemin zoruna gidecek ve bu mücadeleyi dağıtmak isteyecektir” sözlerine yer verdi.   ‘Yaşadıkları üzerinden çözüm üretmeli’   Kadınlar üzerinden bir politika hayata geçirilmek istendiğini, ancak buna karşı çözümün kimliği, ideolojisi fark etmeksizin kadınların bir araya gelip ortak mücadele vermesi olduğunu dile getiren Emine, “Bu mücadeleyi verirken birbirini tamamlamalı, maneviyatı hissettirmelidir, çünkü ortak mücadele veriyorsun. Çözüm buradadır. Anlamlandırmak lazım. Bir kadın platformu ile ortaklaşa ya da bir kurumla ortaklaşa bir program yapmakla kadın mücadelesi verilmiyor. Bunun daha derinliği var. Kadınlar aynı sorunu yaşıyor görüşler ayrı olsa da. Çözüm yaşadıkları üzerinden birlikte çözüm üretebilmektir. Örneğin ekonomik krizde birlikte hareket ederek nasıl çalışma yürütülür, ya da bir mahallede yoğun bir kadın kırımı var bunlara yönelik çalışma yürütülebilir. Sadece söylemde değil, içten hissederek, içselleştirerek yapmak lazım, yoksa mücadelenin ömrü olmaz, anlamsızlaşır” ifadelerini kullandı.     Emine son olarak, kadın mücadelesine dönük her dönem yoğun saldırılar olsa da direnişin de devam ettiğini  vurgulayarak, “Önemli olan o muazzam potansiyeli ortak paydada bir arada tutmak”  diye ekledi.