41 yıldır cezaevi kapılarında: Tutsakların mücadelesinin takipçisiyiz 2024-04-01 09:03:06       Marta Sömek   BALIKESİR - 41 buçuk yıldır tutsak olan ve “pişmanlık dayatması” ile infazı yakılan abisi Hakkı Aygün ile iki hafta önce tutuklanan kanser hastası Leyla Aygün’ün ablası Zekiye Aygün, ömrünü cezaevi kapılarında geçiriyor. Zekiye, “Dışarıda olabiliriz ama biz de onlarla birlikte tutsak hayatı yaşadık. Tutsak arkadaşların içerideki mücadelesinin dışarıda takipçisiyiz” sözleriyle tecridin son bulması için herkese duyarlılık çağrısı yapıyor.   Cezaevlerindeki siyasi tutsaklara dönük hak ihlalleri ve tecrit politikaları her geçen gün daha da derinleşiyor. Tutsakların infazları “keyfi” ve absürt gerekçelerle yakılıyor, disiplin ve hücre cezaları veriliyor, “pişmanlık yasası” dayatılıyor. Son yıllarda çok sayıda tutsağın infazı hukuksuz bir şekilde yakılırken, hasta tutsaklar da yaşamını yitirmek üzere tahliye ediliyor. Bu tutsaklardan biri de Karabük T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 41 buçuk yıllık tutsak Hakkı Aygün. Tam 41 yıldır tutsak olan Hakkı, sayısız kez sürgün edildi, hak ihlallerine ve tecrit uygulamalarına maruz bırakıldı. Son olarak da 16 Eylül 2023 tarihinde cezasını tamamladığı halde “pişmanlık dayatmasına” maruz kaldığı için infazı yakılarak tahliyesi engelleniyor.   Ömrü cezaevi kapılarında geçiyor   Hakkı her sürgün edildiğinde diyar diyar kent değiştirmek zorunda kalan kardeşi Zekiye Aygün, cezaevi kapılarında bir ömür geçiriyor. Ekonomik bir geliri olmaması nedeniyle görüşe de gidemeyen Zekiye’nin, son olarak da bir diğer kardeşi Leyla Aygün 14 Mart tutuklanıyor. Kocaeli Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören Leyla’ya, 2023 tarihinde meme kanseri teşhisi koyularak ameliyat ediliyor. Işın tedavisi görmesi gereken Leyla, tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürülüyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il yönetiminde yer alan ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Balıkesir Şube üyesi olan Zekiye, tutsak kardeşleri için mücadele yürütüyor.   Tutsak yakını Zekiye Aygün, cezaevlerindeki tecrit ve hak ihlallerine dair JINNEWS’e konuştu.   İki kardeşi de tutsak   Hakkı’nın tutsaklığına dair bilgi veren Zekiye, “Abim Hakkı Aygün, 1984’te Bitlis’te yaralı yakalandı. Daha sonra af yasası ile bırakıldı. 1995’te Van’da ‘idare ve sevk’ suçundan tekrar tutuklandı. Van, Muş, Diyarbakır’a sürgün edildi. Ölüm orucu tuttu 1996’da. Cezaevinde saldırıya uğradılar, 11 kişi katledildi. Abim de yaralı halde Antep’e götürüldü. Daha sonra Karabük’e getirildi. En son 4 Mart’ta açık görüşe gidebildim” dedi. Zekiye, “Kardeşim Leyla da, Kocaeli’de il eşbaşkanı oldu iki dönem. Aynı zamanda Parti Meclisi üyeliği de yapan kardeşim kanser hastası. Daha önce de bir yıl 9 ay tutuklu kaldı. 14 Mart’ta tutuklandı” sözleriyle kardeşi Leyla hakkında bilgi verdi.   Karabük’te 16 tutsağa ‘pişmanlık dayatması!’   “Dışarıda olabiliriz ama biz de onlarla birlikte biz de tutsak hayatı yaşadık” diyen Zekiye, “Cezaevi önlerinde ömrümüz geçti. Abimi nereye götürdülerse peşinden koşturup gidiyoruz. Daha önceki bir cezasından 9 yıl yatmıştı. 9 yıl sonra da bir aftan ötürü çıkmıştı. Ama o zaman bir 10 yılı kalmıştı. Bu sefer de müebbet alınca ve infazı da yanınca şu anda tam 41 yılı doldurdu. 42’nci yıla giriyor tutsaklığı. 16 Eylül 2023 tarihinde cezası dolmuştu. Çıkması gerekirken cezaevi yönetiminin oluşturduğu bir grup, pişmanlık yasası dayattı. Ve bu Karabük'te de çok yoğun. Orada şu anda 16 tane arkadaş çıkmayı bekliyor. Hatta bazı arkadaşların bir yılı geçkindir ‘pişmanlık yasasından’ ötürü infazını hala dayatmalarla uzatıyorlar. Kardeşimin ilk 3 ay daha sonra bir 3 ay daha ve en son bundan 10 gün öncesi 5 ay üç gün uzatmaya gittiler” ifadelerini kullandı.   Ailesi tutsak çocuklarına hasret yaşamını yitirdi…   Ailelerin ekonomik zorluklar çekmesi nedeniyle açık görüşe gidemediğini kaydeden Zekiye, “Benim de maddi durumum olmadığı için gidemiyorum. Onlar içeride, biz dışarıda çok yıprandık. Annem o dertle gitti zaten, babam da aynı. Hatta direneceğiz, çıkmadan ölmeyeceğiz dediler ama ikisini de kaybettik. Sonra kardeşimi iki yıl oldu kaybettik. Bunlar içeridekiler için daha büyük bir acı. Şu anda büyük olarak ben varım. Biraz rahatsızlıklarım var diye benden korkuyor abim. Kendince çok tedirginlik yaşıyor bir şey olacak diye” diye konuştu.   ‘İçerideki mücadelenin dışarıda takipçisiyiz’   Öte yandan Hakkı’nın, ailesinin cenazesine katılması için tüm başvuruların kabul edilmesine rağmen defin törenine götürülmediğini dile getiren Zekiye, “Adalet Bakanlığı ve cezaevi izin verdi. Biz cenazelerimizi normalde Dersim'e götürüyoruz. Orada sırf kardeşim cenazeye gelecek diye biz orada kaldıralım dedik. Bizi kandırdılar resmen, dalga geçtiler. ‘Kocaeli Emniyeti güvenliğini sağlayamaz’ gerekçesiyle kardeşimi getirmediler. O ana kadar da biz hala gelecek diye bekliyorduk. Hiçbir cenazeye de katılamadı. Tabii ki çok zor onlar için. Yani yaşadıklarım anlatılmakla bitecek gibi bir şey değil. Onların içerideki mücadelesinin dışarıda takipçisiyiz. Onlar içeride açlık grevindeyse biz dışarıda daha beterini yaşıyoruz. Çünkü senin bir canın. Kendi elinde olan sadece bir bedeni, o bedenini de açlığa yatırmış. Aileler için çok zor bir süreç” vurgusunu yaptı.   Tutsaklardan duyarlılık çağrısı   Tutsakların aileler ile kamuoyundan beklentileri olduğunu söyleyen Zekiye, “Özellikle şunu diyorlar, ‘Biz elimizden geleni yapıyoruz. Biz itiraz dilekçelerimizi veriyoruz ama bizi ciddiye almıyorlar. Vekillerimiz, cezaevi komisyonunda olan arkadaşlarımız, avukatlarımız ancak yardımcı olabilirler’. Maalesef kaç gündür bir çalışma yürütmeye çalışıyorum ama hala bu konuda bize yardımcı olacak bir gelişme olmadı. Biz birkaç aileyle görüştük. Hepsi de o yönlü bir girişime girdi. Ama maalesef hiçbiri daha bir sonuç almadı. Bu aileleri görmezlikten gelemezsiniz. Bunca yıldır cezaevinde bu toplumun mücadelesini veren insanlardır. Kendi bedenlerini içeride bunca senedir çürüyorlar” ifadeleriyle herkese duyarlılık çağrısında bulundu.   ‘İçerideki tecridin sınırı yok!’   “Pişmanlık dayatması” ile tutsaklar ve yakınlarının “cezalandırılmaya” çalışıldığını aktaran Zekiye, “Zaten bu insanları esir almışsınız. Niçin bu halde olduklarını, neden mücadele ettiklerini mahkemelerde size sundular. Bu saatten sonra neyin pişmanlığı? Bu saatten sonra böyle bir şey kabul edilir mi? Bunlar hep içeriden çıkmamaları için mazeret. Ellerinden geldiğince koşulları zorlaştırıyorlar. Tecrit devam ediyor cezaevlerinde. Ne gerekiyorsa girişimlerimize cevap vermelerini bekliyoruz. 100 günü aşkın süredir içeride açlık grevleri devam ediyor. Açlık grevlerinin bu seferki nedeni Abdullah Öcalan’a ve diğer tutsaklara uygulanan tecrit. İçerideki tecridin sınırı yok. Şu anda ‘pişmanlık yasası’ dayatmak da bir tecrittir. Aynı şeyi tekrar tekrar yaşatmaya çalışıyorlar” değerlendirmesini yaptı.   Tutsak yakınları ile dayanışıyorlar   Adalet Nöbeti tutan anneleri ve direnişlerini selamlayan Zekiye, “Bizim bulunduğumuz bölgede talebimizi böyle dile getirmemiz bile mümkün olmuyor. Çünkü yanımızda, yöremizde bize destek verecek kimseyi bulamıyoruz. Bildiğiniz üzere iki yıl önce yine bir açlık grevi vardı. Biz o dönemde sadece ailelere yardımcı olalım, en azından görüşe gelebilsinler diye bir şeyler yapalım dedik. Ancak o bile hayat bulmadı. Dışarıdakiler de içeridekiler de her yönüyle kendi kaderimize terk ediliyoruz. Bu gerçekten çok acı ve ıstırap verici bir şey. Kendini yalnız hissediyorsun, yalnızlaşıyorsun sanki. Biz yine her şeyin bilincinde olduğumuz için ayaklarımızın üzerinde durmaya ve mücadele etmeye çalışıyoruz” cümlelerini kullandı.   Tecridin son bulması için mücadele çağrısı   Zekiye, “Demokratik ve legal alanlarda toplumun dışarıda yapması gereken çok şey vardır. Özellikle tecridin kaldırılması için nasıl bir yol ve yöntem gerekiyorsa izlenmesi gerekiyor. Bu yönüyle avukatlarımızın, vekillerimizin daha çok girişken olması ve Meclis’te dile getirmeleri gerekiyor. Bunu göz ardı etmeden sürekli işlemeleri, dayatmaları gerekiyor. Toplumun ise daha duyarlı olması ve empati kurmasını istiyoruz. Kendi çocukları da olabilirdi. Hiç tutsağı olmayan, bu acıyı hiç yaşamayan insanlara şunu söylüyorum, yaşamamış olabilirsin ancak bu yaşamayacağın anlamına gelmiyor. Bir empati kurup onları anlamak,  cezaevinden çıkanlara destek olmak, yanlarında olmak, sahiplenmek çok önemli. Biz bu yönüyle yalnız kalıyoruz” vurgusu ile herkesi tutsakların sesi olmaya, yakınlarıyla da dayanışmaya çağırdı.