Eren Keskin: Devlet dili ne zaman sertleşirse kadına yönelik şiddet artar 2024-03-06 18:57:15 ŞİRNEX - “İnsan hakları savunuculuğunda kadının rolü” panelinde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Türkiye hukuk sisteminde kadının isminin olmadığını belirterek, bu coğrafyanın en büyük sorunun iktidar ve muhalefetin aynı kaynaktan beslenmesi olduğunu kaydetti.  İnsan Hakları Derneği (İHD) Şirnex Şubesi 8 Mart Kadınlar Günü kapsamında Silopiya’da bulunan Eyşe Şan Kültür Merkezi’nde, “İnsan Hakları Savunuculuğunda Kadının Rolü” konulu panel düzenledi. Moderatörlüğünü İHD Şirnex Şube Eşbaşkanı Esin Yılmaz’ın yaptığı panelde İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin konuşmacı olarak katıldı. Panele, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Şirnex milletvekilleri Newroz Uysal ile Zeki İrmez, DEM Parti il ve ilçe örgütleri, Barış Anneleri, Tevgera Jinen Azad (TJA), Silopiya Belediye eşbaşkan adayları,  Kültür ve Edebiyat Kadın Derneği (KASED), Kamu Emekçiler Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Şirnex Şube, Sağlık Sosyal Emekçiler Sendikası (SES), DEM Parti Silopiya belediye eşbaşkan adayları ve çok sayıda kişi katıldı.   Panel, bir dakikalık saygı duruşu ile başladı.   İHD Şirnex Şube Eşbaşkanı Esin Yılmaz, geçmişten bugüne kadınların ezilen ve katledildiğini dile getirdi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü tarihçesini anlattı.   ‘Türkiye Cumhuriyeti Kürt varlığını inkar etme üzerine oluşturuldu’   Ardından söz alan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Kurdistan’da hala mücadele heyecanının olduğunu ifade eden Ederek, insan hakları savunuculuğu kimliği ile tanındığını ama Kürt olduğunu 13 yaşında öğrendiğini ve sonradan ailesini dönüştürdüğünü kaydetti. Eren, “1990 yılında insan hakları savunuculuğuna dahil oldum. Kürt ve Türk aydınları bir araya gelerek İHD’yi kurdular. Bir soykırım coğrafyasında yaşıyoruz, bunu unutmamak lazım. 1915 Ermeni soykırımı, Kürt coğrafyasında yaşanılan soykırımlar. Bunların üstünü örten bir ideoloji var, bir yalan tarih oluşturarak bunlar örtülüyor.  Bu coğrafya o kadar çok etnik, dinsel, inanç kimliğine sahip bir coğrafya ki sadece Türk kimliğini esas alıp diğer kimlikleri yok eden bir cumhuriyet burası. Kuruluş kodları aynı şekilde devam eden bir cumhuriyet. Devlet yapısı içerisinde tekleşmeye karşı itiraz eden Kürt halkı kaldı. Türkiye Cumhuriyet sistemi Kürt varlığını inkar etmek temeli üzerinde oluşturulmuştur” dedi.    ‘Hukuk sisteminde kadının ismi yoktu’   Şiddetin egemen olduğu coğrafyada en büyük ezilmeyi de kadınların yaşadığına dikkat çeken Eren, 90’lı yıllarda Kurdistan’da işlenen tüm hak ihlallerine tanıklık ettiğini ifade etti. Eren, “Burada kadınların bize söylediği tek cümle şuydu; ‘Askerler bize çok kötü şeyler yapıyor’ anlattın dediğimiz de, ‘eşlerimizi istemez anlatmamızı’ deyince anlardık kadınların yaşadıklarını. Kadınların yaşadıkları işkence yöntemi asla konuşulmuyordu. Cezaevinde kaldığımda, kadınlardan biri yanıma gelerek, ‘benim yaşadıklarımı biliyor musun?’ dedi. Biliyorum deyince, ‘tecavüzü biliyor musun?’ dedi. Cezaevindeki kadın arkadaş ilk defa anlattı orada, cezaevinde konuşmaya başladık. Cinsel işkence kadınların en zor açıkladıkları işkence biçimi. Cezaevinden çıktıktan sonra bu alanda çalışmaya başladım. Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin hukuk sisteminde kadının hiç olmadığını gördük. O dönemlerde kadına yönelik şiddet üzerinde bir kanun hükmü bile yoktu. Sadece tecavüz olarak vardı. Kadın yoktu. Cinsel taciz olarak yoktu, 6 çocuklu müvekkilimize ‘bekaret’ işkencesi yapıldı. Tüm bunları konuşmaya başladık. Cinsel işkence neden cezasız kalıyor? üzerine konuşmaya başladık. Biz o dönem Şahika Yüksel, Şebnem Korur Fincancı ile cinsel şiddetin delili üzerinde konuştuk” diye belirtti.   ‘İktidar ve muhalefet aynı kaynaktan besleniyor’   Eren, sözlerine şöyle sürdürdü: “90’lı yılların sonlarına doğru yaşlı bir baba geldi, kızının kaybolduğunu ve gözaltında olduğunu söyledi. Bir ay boyunca araştırdık ve kızın Diyarbakır Cezaevi’nde olduğunu öğrendik. Kadını görmeye gittiğimde yürüyemiyordu, kadın Silopi Jandarma Karakolu’nda cinsel işkenceye maruz kalmış. 5 yıl sonra kadın arkadaş geldiğinde suç duyurusunda bulundu. Devlet güçlerinin yaptığı tüm suçlarda hepsi cezasız kaldı. Bugüne kadar tek bir polisin, jandarmanın ceza aldığını görmedim. Musa Çitil Mardin’de tüm kadınlara cinsel işkenceye maruz bırakmıştı. Suç duyurusunda bulunduk ve cezasız kaldı. Musa Çitil, Sur’da karşımıza bir komutan olarak çıktı. Uluslararası hukukta kadına yönelik şiddet noktasında çok yetersiz. Kadına yönelik şiddet tek başına bir iltica nedeni sayılmıyor. Bütün devletlerin birbiriyle aralarında anlaşmaları var ve değiştirmiyorlar. Kadına yönelik şiddet savaş ihlalidir, ikinci dünya savaşında kadına yönelik şiddet suç olarak görülmedi. Bizim bu coğrafyada en büyük sorunumuz şu; iktidar ve muhalefet aynı kaynaktan besleniliyor. TCK’da 2015’te değişiklikler oldu kadınlar sayesinde uygulanıyor mu? Hayır. İstanbul Sözleşmesinden geri çekildiler. Kürdistan’da verilen bir mücadele sonucu ortaya çıkan bir sözleşme. Diyarbakır’da şiddete maruz kalan bir kadının açtığı davada AİHM, Türkiye’yi mahkum etti. Bu coğrafyadan çıkan bir mücadelenin sonucu ortaya çıktı. İlk imzacısı olan Türkiye, AKP kendi imzasını geri çekti. O süreç içerisinde, Erdoğan iktidara geldiğinde derin devletle kavgalı olduğu izlenimi veriyordu. AKP, derin devletle anlaştı ama biz durduğumuz yerdeyiz.   ‘Kadın mücadelesinde çifte standarttı ortadan kaldırmak lazım’   Kadına yönelik şiddetin en yoğun olduğu yerler cezaevi. Şuanda cezaevinde açlık grevleri var. Kadınlar cezaevlerinde ne yaşıyorlar? Hangi cezaevine giderseniz gidin kadınların yaşadıkları aynı şeyler. Annesi ve babası ile Kürtçe konuştuğu için hala disiplin cezaları veriliyor. Bakırköy cezaevinde Fatma Tokmak; ‘koğuşlarımıza girdiler erkek askerler, gardiyanlar iç çamaşırlarımızı alıp incelediler’ dedi. Ama bugün AKP’li adaylar Kürtçe propaganda yapıyorlar. Sırf oylarını almak için Kürtçe propaganda yapıyorlar ama anneleri ile Kürtçe konuşanlara disiplin cezaları veriliyor. Kadınlar bu devleti çok korkutuyorlar. Bir milim geri adım atmayan mücadeleden söz ediyoruz. Siyasetin önünde yer alan arkadaşlarımız. Bizim en büyük sorunumuz şu; iktidar ve muhalefetin birbirine benzemesi. İstanbul’da, İzmir’de bir kadın şort giymiş ve minibüste saldırıya uğruyor, herkes buna karşı çıkıyor. Örneğin; Ekin Wan vurulduktan sonra çıplak bedeni teşhir edildiğinde o güçlü sesi duyamıyoruz. Kadın hareketinde de bu sesi duymadık, bu çifte standarttı değiştirmemiz lazım. Kürt kadınların gördüğü asker şiddetine aynı şekilde ses çıkarılırsa bir şeyler değişir. Türkiye bugün kadın politikasını, ‘evde oturan, çocuk doğuran’ üzerinden bir profil oluşturmaya çalışıyor. 'Kadına yönelik şiddet politiktir' dediğimizde neyi kast ediyoruz. Devlet dili ne zaman sertleşirse kadına yönelik şiddet artar. Bir ayda 36 kadın erkekler tarafından katledildi. Bu korkunç bir sayı. Bunu biz değiştiremiyoruz. Erkek aklı son derece egemen, militer. Bize dayatılanlara karşı Kürt kadın mücadelesini çok önemsiyorum. 1991 yılında Türk solunu cezaevinde çıkardılar, Kürt mahpuslar içeride kaldılar. Anayasa mahkemesine ayrımcılık nedeniyle başvurdular. Sonra Kürt mahpuslarda çıktılar. Sakine Cansız’ı ziyaret ettim ve cezaevinden çıktığında çok zaman kaybettim. Onun bakış açısı, erkekler kavgası çok değerliydi. Onun öncülüğünde verilen mücadele çok önemliydi.”   ‘Mücadele hiç bitmiyor’   Son olarak, Kandıra Cezaevi’nde katledilen Garibe Gezer’e değinen Eren, “Garibe itaate karşı çıkan biriydi. Garibe Gezer, itiraz ettiği için aylarca, defalarca süngerli oda adı verilen odaya sokularak günlerce orada bırakıldı. Cinsel işkenceye maruz kaldı, 2022 yılında Garibe’yi kaybettik. Ölüm nedeni ne olursa olsun bize göre bir cinayet. Garibe, yaşadıklarına tepki gösteriyordu. Kadın gücü burada, Garibe’nin ablası Asya Gezer, belediye eşbaşkan adayı. O nedenle bu mücadele hiç bitmiyor. Onların verdiği mücadele bizlere de güç veriyor” şeklinde konuştu.    Panel, soru cevabın ardından kadınlara dağıtılan kırmızı karanfillerle sona erdi.   KESK'ten sölen   Kamu Emekçiler Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Şirnex Kadın Meclisi, 8 Mart Kadınlar Günü kapsamında Silopiya’da bulunan kadın emeği pazarında şölen gerçekleşirdi.