10 yıldır mülteci bir yıldır da depremzede! 2024-03-03 09:03:12     Öznur Değer   SEMSÛR - 8 Mart’a doğru giderken, kadınların ülke genelinde yaşadığı sorunların yanı sıra şüphesiz en zorlu koşulları deprem bölgesi yaşıyor. Mülteci kadın Hatice Hacıoğlan, “Suriye’de ölümden kaçarken ölüm bizi burada yakaladı” sözleriyle depremi özetlerken, hijyen ve güvenlik ortamı bulunmayan konteynerde 18 kişilik nüfusuyla yaşama tutunmaya çalışıyor.   Mereş (Maraş) merkezli 6 Şubat depremleri bir yılı geride bırakırken, depremden etkilenen kentlerde yaşam bir yıldır normale dönmüş değil. Binlerce depremzede konteyner kentlerde yaşamını sürdürmeye devam ederken, depremzedelerin yaşam ve sağlık koşulları ise iyileştirilemedi, en temel yaşam hakkı olan barınma hakkı bile henüz sağlanamadı. Depremden en çok etkilenen kentler arasında bulunan Semsûr’da (Adıyaman) da deprem ilk günkü izlerini taşıyor. 8 bin 387 kişinin yaşamını yitirdiği, 17 bin 499 kişinin yaralandığı kentte, depremden ne kadar mültecinin etkilendiği ise açıklanmadı.   Depremzedeler zorlu koşullarda yaşama tutunmaya çalışırken, kentteki mülteci depremzedeler için yaşam daha zor. Zorluğu en derinden yaşayanlar ise şüphesiz mülteci kadın ve çocuklar. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne doğru giderken, Semsûr’da 3’üncü Çevre Yolu’nda Yenimahalle’de yaşayan mülteci depremzede kadınların durumunu gözlemledik. Bakım yükünün kadına yüklendiği sistemde mülteci kadın olmanın zorlu yanları daha derin hissedilirken, AFAD’a bağlı konteyner kentin koşullarının daha kötü olması sebebiyle mülteciler konteynerlerde kalmak istemiyor.   ‘Dünya Çocukları’ konteyner kenti     Gönüllüler tarafından inşa edilen konteyner kentte Kürt, Arap ve Türkmen mülteciler bir arada yaşıyor. Büyük oranı Kuzey ve Doğu Suriyeli mültecilerden oluşan alanda Çocuk Çalışmaları Derneği (ÇocukÇA), Rengarenk Umutlar Derneği, Rosa Kadın Derneği başta olmak üzere sivil toplum örgütleri bir proje kapsamında mülteci çocuklarla çeşitli sanatsal ve kültürel aktiviteler gerçekleştiriyor. Birçok gönüllünün çalıştığı konteyner kente çocuklar “Dünya Çocukları” adını verdi.      Konteyner kentte çocukları, eşleri ve torunlarıyla yaşayan Suriyeli Türkmen Hatice Hacıoğlan (63) ile konuştuk.   10 yıl önce Semsûr’a geldi   DAİŞ’in Suriye’ye girmesinin ardından 2014 yılında Suriye’nin Hama kentinden Türkiye’ye göç eden Hatice ve ailesi, 10 yıldır Semsûr’da yaşıyor. Savaşın başladığı Suriye’den Türkiye’ye geldikleri sırada mülteci kampında 7 yıl boyunca çadırda kaldıklarını ifade eden Hatice, 7 yılın ardından Semsûr’da ev kiraladıklarını söylüyor. 6 Şubat depremine Turgut Reis Mahallesi’nde bulunan evlerinde yakalanan ve evleri yıkılan Hatice, her şeye sıfırdan başlamak zorunda kaldıklarını kaydediyor. Bir oğlunu, oğlunun eşini ve 2 torununu depremde yitiren Hatice, “Depremde 4 çocuğumu kaybettim ve bir torunum da yaralı kurtuldu. Tedavi ile hayatta kaldı. Çok zor durumda kaldık. Susuz kaldık, elektriksiz kaldık. Soğukta kaldık. Torunlarım zor koşullar yaşadı. Ancak konteyner kente geldikten sonra biraz daha iyi koşullarda yaşamaya başladık. Çocuklar şu anda daha iyiler. Depremin acısı çok derindi. Acımız çok büyük” diyor.   Türkmen oldukları için kabul edildiler   Savaşın başlamasıyla 22 kişi birlikte Türkiye’ye göç ettiklerini söyleyen Hatice, o süreci şöyle anlatıyor: “Suriye’de korku içinde yaşıyorduk. Her gün bir yerler bombalanıyordu. Korkuyla yatıp korkuyla kalkıyorduk. Yemek yiyemiyorduk. Yemek koyduğumuz gibi bombalar yağıyordu, yemeği yerde bırakıp dışarı kaçardık. Suyumuzu aldığımız gibi köyden kaçarak ağaçların altında otururduk. Buraya geldiğimiz zaman yolda çok zorluk yaşadık. Burada Türkmen olduğumuz için bize yardım ettiler. Savaşın bitmesini bekliyorduk ama savaş hala devam ediyor. Türkiye’ye geldiğimizde ilk Reyhanlı’ya gittik. Orası bizi kabul etmeyince Osmaniye’deki çadır kente gönderildik. Orası da bizi kabul etmeyince Adıyaman’a gönderildik. O zamandan beri buradayız. Bizi Türkmen olduğumuz için kabul ettiler. ‘Bunlar bizdenler’ dediler. 7 yıl çadırda yaşadık burada. Ardından çadırların yasaklandığını söylediler. İsteyenlerin Kilis’e gidebileceğini veya burada ev kiralayabileceğini söylediler. Biz de burada ev kiraladık.”   ‘Suriye’de ölümden kaçarken ölüm bizi burada yakaladı’   “Suriye’de ölümden kaçarken ölüm bizi burada yakaladı” sözleriyle deprem günü yaşadıklarını anlatıyor Hatice. 6 Şubat’ı anlatırken duygusal anlar yaşayan Hatice, “Evimizdeydik bize bir şey olmadı. Oğlumun evine gittim hemen. Evleri yerle bir olmuş. Oğlum içeriden ses veriyordu. Biz bir şey yapamadık. Çok bağırdı ama biz bir şey yapamadık. Göz göre göre öldü. Bir gün kaldı orada. İki gün sonra gelip çıkardılar. Çıkardıklarında yaşıyordu sonrasında öldü. Gelinim ölmüştü. Bir torunum da yaşıyordu. Sonra onu hastaneye kaldırdılar ama biz nerede olduğunu bilmiyorduk. Kaybolmuştu. Bakmadık, sormadık yer bırakmadık. Sonra bize öldüğünü söylediler. Cenazeyi bir ay sonra alabildik. Oğlum gelinim ve iki çocukları vefat etti. Bir torunum yaralı olarak kurtuldu. Kolu kırılmıştı. Tedavi oldu” sözlerine yer veriyor.   Aynı aileden 19 kişi 4 konteynerde yaşıyor     5 aydır konteyner kentte yaşadıklarını ifade eden Hatice, dışarı çıkamadıklarını ekliyor. Çocukların konteyner alanında oyun oynadıklarını ancak etrafta tellerin olmaması nedeniyle güvenlik endişesi taşıdıklarını söyleyen Hatice, “Çocuklar düşüp bir yerlerini yaralıyorlar. Hijyen ve temizlik sorunumuz var. Temizlik yok, sıcak su yok. Yeteri kadar banyo yapamıyoruz. Çocuklar bitlendiler. Çamaşır makinasına ihtiyacımız var. Bugünleri de atlatacağımızı düşünüyorum. İyi günler yaşamayı bekliyoruz” ifadelerini kullanıyor.   ‘Dönecek olursak oraya varmadan yolda öldürürler bizi’   Savaşın bir an önce son bulmasını ve Suriye’ye dönmek istediklerini belirten Hatice, “Şu an savaş olduğu için Suriye’ye dönemiyoruz. Gidersek ölürüz ama bir an önce savaşın son bulmasını istiyoruz ve Suriye’ye dönmek istiyoruz. Dönecek olursak oraya varmadan yolda öldürürler bizi. Çok zor” diyor.