'Barış projesinin tek sahibi Sayın Öcalan’dır!' 2024-03-02 17:39:51   İSTANBUL - “Tecride Karşı Uluslararası Hukukçular Delegasyonu” ve ÖHD’nin gerçekleştirdiği “Tecrit Siyasetine Karşı Barış ve Özgürlük Mücadelesi” başlıklı konferans, “Bizler bu komployu ve tecridi kabul etmedik, etmeyeceğiz. İmralı işkence sisteminin aşılması ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması, halkların eşitliği ve barışın, demokratik ve ekolojik bir sistemin inşasının yolunu da açacaktır. Barış projesinin tek sahibi Sayın Öcalan’dır” mesajı ile sona erdi.   İmralı Adası’nda 26 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan ve 36 aydır da hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecride ilişkin İsveç, Güney Afrika, İspanya, İtalya ve Norveç’ten 12 avukatın yer aldığı “Tecride Karşı Uluslararası Hukukçular Delegasyonu” ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) Beyoğlu’nda bulunan bir otelde gerçekleştirdiği “Tecrit Siyasetine Karşı Barış ve Özgürlük Mücadelesi” başlıklı konferans sona erdi.   Her kesimden yoğun ilgi   Delegasyon ve ÖHD üyesi avukatların yanı sıra konferansa, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Esengül Demir, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İstanbul Büyükşehir Belediye eşbaşkan adayı Meral Danış Beştaş, DEM Parti milletvekilleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İHD üyeleri, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Cumartesi Anneleri, çok sayıda hukukçu, siyasetçi ve insan hakları savunucusu katıldı.   Üçüncü oturum ‘Barış ve Demokratik Çözüm’   Konferansın üçüncü ve son oturumunun moderatörlüğünü İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin yaptı. “Barış, Demokratik Çözüm ve Özgürlük Diyalektiği” başlıklı üçüncü oturumda, gazeteci ve yazar Fatih Polat “Tecrit ve savaş siyasetinde ısrar ve ekonomik-toplumsal yıkım”, DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar “Kürt sorununda çözüm olanakları” ile İtalyan hukukçu Gianni Tagnoni “Tarihsel-politik sorunların çözümünde hukuk ve adalet mücadelesinin rolü ve etkisi” ve DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel “Türkiye’de demokrasi sorunu ve çözüm arayışları” başlıklı sunumlar gerçekleştirdi.   Sebahat Tuncel: Sayın Öcalan’ın özgürlüğü barışın inşasının yolu!   Oturumda ilk olarak Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel’in gönderdiği mesaj Eren Keskin tarafından okundu. Sebahat’in mesajının tamamı şöyle: “Barış ve özgürlük umudunu gerçekleştirmek için zindanlarda ‘Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm’, talebiyle açlık grevine giren Kürt siyasi tutsakların sesini duyurmak ve kendi barış ve özgürlük taleplerini toplumsallaştırmak için adalet nöbeti tutan anneler, Wan ve Qers’ten Amara’ya yürüyenler ve halk olarak İmralı işkence sisteminin aşılmasının mümkün olduğunu biliyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. İmralı’da uygulanan mutlak tecrit esas Türkiye Kurdistan halklarının barışını engelleme, ikinci cumhuriyeti Kürt’süz inşa etme, Kürt’ün ve kadının olmadığı, milliyetçi, cinsiyetçi, tekçi bir anayasa yapma politikasının parçasıdır. Hakların direnişi ve mücadelesi bu politikayı başarısız kılmış olsa da egemenler niyetlerinden vazgeçmiş değiller. İmralı işkence sisteminin aşılması ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması, halkların eşitliği ve barışın, demokratik ve ekolojik bir sistemin inşasının yolunu da açacaktır. Konferansınız İmralı işkence sistemi ve yarattığı sonuçları kapsamlı olarak ele alacak, barış ve özgürlük mücadelesine büyük bir katkı sunacaktır. Başarı dileklerimizle şimdiden kadın katılımcıların şahsında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.”   Leyla Güven: Sayın Öcalan’a uygulanan tecridi kabul etmeyeceğiz!   Öte yandan Leyla Güven, Sincan Cezaevi’nde tutulan bir diğer tutsak Kürt siyasetçi Leyla Güven’in konferansa gönderdiği mesaj okundu. Leyla’nın mesajında, “ÖHD organizesindeki bu çalışma için teşekkür ediyor, başarılar diliyoruz. Sayın Öcalan uluslararası bir komployla Türkiye’ye getirildiği günden bu yana İmralı’da sağlığı ve güvenliğine yönelik büyük bir tehlike içindedir. Sayın Öcalan ‘hukuk, devlet ve iktidara ilişkin bir sözleşmeler yığını olup hiç bir zaman canlı ahlakın yerini tutamaz’ demişti. Günümüzde muhaliflerin tam da hukuk eliyle tasfiye ediliyor olması bu tespitin haklılığını gösteriyor. Güzel insan Mandela’yı anmamak mümkün değil. ‘Bir zamanlar mülkleştirmenin, ayrımcılığın, ırkçılığın ve devlet destekli şiddetin acı meyvelerini tatmış bir halk olarak tarihin doğru tarafında duracağımız konusunda netiz’ demişti. Sayın Öcalan üzerindeki ağır tecridin nedeni de çok güçlü bir demokratik ulus ve özgür yaşam perspektifine sahip olmasıdır. Sonuç olarak bizler bu komployu ve tecridi kabul etmedik, etmeyeceğiz. Kürt halkı, kurumları ve politik tutsaklar olarak direnmeye devam edeceğiz. Herkese selam ve sevgiler” cümleleri yer aldı.   Çiğdem Kılıçgün: Kürt gerçekliği demokrasi için önemli   Ardından DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Kürt sorununda çözüm olanakları” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Tecridin en temel sorunlardan biri olduğunu vurgulayan Çiğdem, “Erzurum’a bir cenazeye katılmıştık. Kürtlerin o dönem sahiplendiği Erzurum Kongresi’nin geçtiği Erzurum’da, Kürtlerin cenazeleri kutularda teslim edildi ailelerine. Bu tarihsel süreç de, Kürtlerin nereden nereye geldiğini göstermeye yeter. Kurucusu olduğumuz bir mekanizmanın inkar, asimilasyon, imha politikaları ile karşı karşıyayız. 1921 anayasası, Kürtler açısından değerli bir anayasa. Türkiye’de Türk ve Sünni olanlar dışındaki halklar inkar ediliyor. Yüzyıllık bir kayyım sistemi diyebiliriz. Bu da ulus devlettir. Türkiye’de Kürt sorunu gerçekten çözülemez mi? Çözüme dair bir irade göstermek bu kadar zoru mu? Kürt özgürlük hareketin, Kürt gerçekliğinin kendisinin bu coğrafyada hayat bulması ve bunun Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından önemli olduğunu belirtiyor” dedi.   ‘Barış projesinin tek sahibi Sayın Öcalan’dır!’   2013 - 2015 yılları arasında gerçekleşen Barış Süreci’ne değinen Çiğdem, “Sayın Öcalan’ın mektubu ile barış iradesinin Kurdistan sınırından çıktığını gördük. Sadece Kürtlerin değil, tüm halkların, inançların demokratik kurumların içinde olduğu bir süreçti. Sayın Öcalan, Kürt sorununun çözümünün ülkenin demokratik hale gelmesine, krizlerin çözümüne dair kıymetli olduğunu ifade ediyor. Bu projenin tek sahibi Sayın Öcalan’dır. Bugün İmralı’da yürütülen tecridi sadece Kürt halkına yöneltilmiş bir hukuksuzluk olarak ifade edemeyiz. Elbette Türkiye’deki bütün halkları etkileyen bir durumdur. O zaman Kürt sorununda barış konusunda da oluşacak bir müzakere sürecinin ve aşağı çıkan sonucun kendisinin de böyle takip edebilmesi gerekiyor. O yüzden eğer bir barış süreci gerçekleşecekse bu devlet ile örgüt arasında değil, devlet ile toplum arasında yapılmalı” değerlendirmesini yaptı.   ‘Kurdistan topraklarının tarihi halkımızla yeniden açığa çıktı’   1 Şubat ile 15 Şubat tarihleri arasında Kurdistan’da iki koldan gerçekleştirilen “Büyük Özgürlük Yürüyüşü”nün anlam ve önemine değinen Uçar, “Hem milletvekillerinin hem DBP’nin hem de Kurdistan’daki kurumların katılımcı olduğu bir yürüyüş gerçekleştirdik. Bu yürüyüşle açığa çıkan birçok tablo var. Yürüdüğümüz Kurdistan topraklarının tarihini yeniden sahiplenen halkımızla birlikte açığa çıkarmış olduğu ve bence en çok da devletin görmesi gereken şey, tecride rağmen Kürt sorununda Sayın Öcalan’ın rolünün ne kadar kıymetli olduğu hem de Kurdistan halkının yaşamış olduğu bütün soykırımlara, şiddet politikalarına rağmen hala barışta ısrar ediyor olmasının bir şans olarak görülmesi gerektiğidir” ifadelerini kullandı.   ‘Zafer kaçınılmaz’   Bugün erkek egemenliğinde diz çöktüren kadın mücadelesi ve Kürt özgürlük mücadelesinin kendisi de bunun bir başka ayağı. Özetle Türkiye’de demokrasi mücadelesinde Türkiye’deki kesimlerin dört koldan sarılması ve bırakmaması gereken bir süreçteyiz. Biz bütün bu süreçte yaşarken, beraberinde katliamları da gördük. Yani ulus devlet paradigmasının kendisi zamanla yaşadığı sorunlar açılmaya karşı kendisini yeniden işaretleyecek duraklar aradı. Örneğin Sivas, Zîlan Katliamı, Çöktürme Planı bunun duraklarından birisi. Ve biz bu duraklara mecbur değiliz. Sadece daha cesaretli bir şekilde bu işin bir tarafı devlet ise bunun direksiyonu olan taraflarından birisi de Kürtlerin kendisidir. Bugün Türkiye’de demokrasinin asgari düzeyde önemini bilen her kişini bu demokrasi mücadelesini sahiplenmesi gerekiyor. Öz örgütlenmeyi sahiplenip barış mücadelesinin sesini yükseltmekle zafer kaçınılmazdır” vurgusu ile sunumunu sonlandırdı.   Gianni Tagnoni: Filistin’le dayanışan Türkiye Rojava’ya saldırıyor!   Daha sonra İtalyan hukukçu Gianni Tagnoni, “Tarihsel-politik sorunların çözümünde hukuk ve adalet mücadelesinin rolü ve etkisi” başlıklı sunum yaptı. Gianni, “Ermeni Soykırımı’na karşı Türkiye, kendisine dokunulmaz bir şekilde cezasızlık politikasını sürdürmeye devam ediyor. Fransa soykırım ile ilgili bir duruşmasında, Türkiye’nin cezasızlık politikalarına izin vermedi. Paris’te Kürtlere karşı gerçekleştirilen katliam da Türkiye’nin durumunu gösteriyor. İnsanlığa yönelik suçlar inkar ediliyor” şeklinde konuştu. Dünyanın birçok ülkesinde halklara dönük savaş ve insan hakları ihlallerinin sürdüğünü söyleyen Gianni, “Barışa dönük bir hak ihlali var. Özellikle Kürt halkı için elzem olan şey çok benzer şeyler var. Hem Kürtler hem Filistin halkı uluslararası boyutta jeopolitik çıkarlara kurban ediliyorlar. Bu soykırım süreçleri devam ediyor. Gazze’de soykırım süreci sürüyor ve oradaki insanlar ‘terörist’ olarak tanımlanıyor. Tüm Kürtlerin izolasyon ile kuşatıldığı bir dönemden geçiyoruz. Erdoğan Filistin ile dayanıştığını söylerken Rojava’ya karşı farklı bir politika izliyor. BM Güvenlik Konseyi hukuku korumuyor. Kürt sorununu Türkiye ve Rojava’da, geleceğin programını nasıl ifade edebiliriz, barışa yönelik suç olduğunu ve Kürtlere yönelik baskıları nasıl daha fazla gösterebiliriz bunu konuşmamız lazım. Kürtlerin direnişlerine teşekkür ediyoruz” dedi.   Ardından gazeteci ve yazar Fatih Polat, “Tecrit ve savaş siyasetinde ısrar ve ekonomik-toplumsal yıkım”, DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel de “Türkiye’de demokrasi sorunu ve çözüm arayışları” başlıklı sunumlar gerçekleştirdi.   Konferans, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.