Kadın özgürlükçü halkçı belediyecilik istiyorlar 2024-02-09 09:05:07     İSTANBUL - Kampüs Cadıları üyesi İrem Kumcağız, belediyelerde halkçı, kadın özgürlükçü ve ekolojik bakış açısı görmek istediklerini belirterek, üniversiteli kadınların yaşadıkları sorunlara dair yerel yönetimlerin neler yapması gerektiğine değindi.   Kürt siyasi hareketinin ilk olarak yerel yönetimlerde uyguladığı ve dünyada ilk kez Kürtlerin hayata geçirdiği “eşbaşkanlık modeli” kadınların yaşamın her alanında karar alma mekanizmalarına aktif katılımını sağlarken, eril olan siyaset alanını da elde ettiği kazanımlarla dönüştürdü.  2005 yılında kurulan Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) uyguladığı, 2014 yılında da Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) ilk kez yerel yönetimlerde uyguladığı eşbaşkanlık modeli, 2024 yerel seçimlerinde de esas alınıyor. Kadın özgürlükçü paradigmayı esas alan söz konusu model yaşamın her alanında ayrımcılığa uğrayan kadınlar için de büyük bir anlam taşıyor. 31 Mart'ta gerçekleşecek yerel seçimlere kısa bir süre kalırken, yerel yönetimlere dair talepler daha görünür kılınıyor. Kampüs Cadıları üyesi İrem Kumcağız kadını esas alan belediyeciliğin nasıl olması gerektiği ve çözüm taleplerine dair konuştu.     ‘Kadın aileye sıkıştırılıyor!’   Geçen yıl gerçekleşen genel seçimde yürüttükleri mücadele hattını yerel seçimlerde de sürdüreceklerini söyleyen İrem,  şu anki mücadele hatlarına uygun olan, kadınları gören ve “halkçı” adayları destekleyeceklerini ifade etti.  İrem, “Genel itibariyle kadınları pek görmeyen bir belediyecilik anlayışının hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Tüm belediyelerde neredeyse kadın birimleri çok az. Bir elin beş parmağını geçmiyor. Kadının özneleşmesi yerine aileye sıkıştırılması söz konusu. Böylesi bir engelle karşı karşıya kalıyoruz” şeklinde konuştu.   ‘Kayyımlarla demokratik süreç engelleniyor’   Belediyelerin ekolojik bir bakış açısıyla da hareket etmediklerini sözlerine ekleyen İrem, iktidarın ranta hizmet eden projeler peşinde olduğunu belirtti. İrem, “Kadın özgürlükçü bakış açısından uzak bir belediyecilik mevcut. Ana muhalefet partiden de gördüğümüz ve bildiğimiz kadarıyla, yerel seçimlerde çıkarttıkları kadın aday sayıları çok az. Belediyeler asla ekolojik, kadın özgürlükçü bakış açısına sahip değil. Eşbaşkanlık sistemi ve kadın sayılarının daha fazla olduğu Kürt illerinde özellikle kayım atanmasıyla birlikte demokratik sürecin ne kadar engellendiğini de görüyoruz. Bir yere gelebilmek, söz sahibi olabilmek adına eşbaşkanlık sistemini değerli buluyorum. Çünkü biz varız, buradayız ve eşbaşkanlık sistemiyle de kadın adayların en yüksek oranda olduğunu görebiliyoruz” diye konuştu.    Kazanımları geri almak için mücadele!   “Kayımlar atanmadan önce Kürt kadın hareketinin kazanımları kadınlara dair birçok alan yaratmıştı” diyen İrem, kayyım darbesi sonrası Kürt kadınlarının tüm kazanımlarının hedef alındığını dile getirdi. Kürt kadınların tüm kadınlar için sosyal alanlar açtığını vurgulayan İrem, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm kadın faaliyetleri engellendi. Kürt kadın hareketinin tüm kazanımlarına kayyım atandı. Kayyım, tüm aktiviteleri kapattı ve kadınları ev içine hapsetti. Ne kadar değerli ve kıymetli kazanımların elimizden alındığını görüyoruz. Kazanımlarımız elimizden alındığında her defasında daha dik, daha sert ve daha güçlü bir şekilde ayakta durmamız gerekiyor. Bunlara karşı mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.    Ortak mücadele ile var oluyorlar   İrem, ortak mücadele yürüttüklerini ve Kürt kadın hareketinin kendilerine güç verdiğini söyledi.  Demokratik bir ilerleyişin sağlanması için hem kadınların hem de LGBTI+’ların yerel seçimlerde rol almasının önemli olduğunu belirten İrem, “Bizler görünmeme politikalarına rağmen var olmaya çalışıyoruz. Çünkü kadınlar ve LGBTI+’lar olarak sokaklarda, iş alanlarında, Meclis’te var olamıyoruz. Önümüze engeller koyuluyor ve iktidar da bu nefret politikalarını besliyor. O yüzden bugün bütün farklılıklarımızla ortak bir mücadele altında birleşerek görünür kılınmamız, demokrasinin yaşamsallaştırılması adına çok önemli” sözlerini kullandı.    Tüm bu sorunların yanı sıra, yerel yönetimlerin öğrenci yurtları açmak gibi belirli hizmetleri ve imkânları olmasına rağmen üniversiteli genç kadınların ihtiyaçlarını görmediğini kaydeden İrem, yerel seçimlerde kadınların taleplerini gören bir belediyecilik istediklerini de sözlerine ekledi.    Talepleri halkçı belediye anlayışı   İhtiyaçlar temelinde bir belediyecilik anlayışının hayata geçmesi gerektiğine işaret eden İrem, taleplerine dair ise şöyle konuştu: “Belediyeler tarafından okul çevrelerine ya da ulaşımın kolay olduğu yerlere yurtlar açılması, bu yurtların giriş çıkış saatlerinin kadınlar üzerinden tahakküm kuran bir yerden değil de, kültür sanat etkinliklerinin, öğrencinin yaşamlarının eğitim ve sosyalleşme aktivitelerinin göz önünde bulundurularak şekillendirilmesini talep ediyoruz. Bunun yanı sıra kadınların sosyalleşebileceği toplum merkezleri veya kadın merkezleri kurulmasını elzem görüyoruz. Kamusal alanların Galataport’ta olduğu gibi özelleştirilmesi yerine yeşil alanların kamusallaştırılmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Ancak o alanlar kamusallaştırılarak halk için sürdürülebilir bir hale getirilebilir.”   Nasıl bir belediyecilik?   Kadınların sosyal ve ekonomik hayatındaki varlıklarını güçlendirmeleri adına semtlere mesleki eğitim kurslarının açılması gerektiğini aktaran İrem, “El emeği pazarları yaygınlaştırmalı. Okul sonrası etüt merkezlerinin artırılması, kamu kreşlerinin açılması ve bunlarının sayısını artırılması büyük önem arz ediyor. Öğrencileri, mağdur olacağı tarikat yurtlarına mâhkum etmek yerine okul çevrelerine yakın veya ulaşımın kolay olduğu, kolay erişilebilecek yerlerde olan yurt sayılarının veya çalışma alanlarının artırılması, eğitim materyallerine erişebilmenin kolaylaştırılması ve çalışma alanlarının açılması, kütüphane sayısının artırılması, öğrencilerin entelektüel ve kültürel gelişimleri adına ücretsiz kültür sanat etkinliklerinin sayısının artması, yaygınlaştırılması da çok önemli. Bunların yanı sıra 7/24 ulaşım olması, caddelerin sokakların aydınlatılması, daha güvenli bir ortam yaratması adına çok önemli ve bunlara ivedilikle çözüm gerekiyor” şeklinde konuştu.    Kadın görünürlüğünün artmasını istiyorlar   Tüm kadınların bir arada olması ve dayanışmanın giderek büyümesinin kendilerine güç getirdiğini dile getiren İrem, “8 Mart’ta, 25 Kasım’da alanlara beraber iniyoruz ve birbirimizin hayatlarına dokunuyoruz. Bizim kadınlar olarak birbirimizden başka çaremiz yok. Zaten artık son çaremiz diye bir şey de kalmadı. Çünkü birlikte dayanışmamız, mücadele etmemiz ve en kapsayıcı şekilde yapmamız, bizi daima bir adım ileriye taşıyor. O yüzden tüm kız kardeşlerime şunu tekrar hatırlatmak istiyorum, umutsuzluğa kapılmayalım, mücadelemiz birlikte güçlü. Belediyecilikte kadınların daha çok aday olmasını, kadın görünürlüğünün Meclis’te de, belediyelerde de, belediye meclislerinde de artmasını istiyoruz. Biz kadınları gören halkçı bir belediye istiyoruz” vurgusunu yaptı.