EŞİK: İnsanca yaşamakla ilgili her şey hala sorun! 2024-02-06 13:51:28     ANKARA - Depremin yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yapan EŞİK, Tayyip Erdoğan’ın tehditlerine tepki göstererek, “Konteyner kentler çamur içinde, tavanlar akıyor, ısınma, altyapı sorunları var. Bir konteynerde 8-10 kişi birlikte yaşayanlar var” dedi. EŞİK, bir yıldır süren sorunlara işaret ederken, “İnsanca yaşamakla ilgili her şey sorun” vurgusu yaptı.   Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK), 6 Şubat depremlerinin yıldönümünde yazılı açıklama yayınladı. Depremde yaşanan acıların yanı sıra “depremi fırsata çeviren ve halkın acısı üzerinde tepinenlerin öfkeyle izlendiği” belirtilen açıklamada, kamu kurumlarının adeta birbiriyle fırsatçılıkta yarıştığı vurgusu yapıldı.   ‘Bir konteynerde 10 kişi kalıyor’   Açıklamada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erodoğan’ın seçim şantajına tepki gösterilerek, “Bugün, hayatta kalanları yoksul ve çaresiz bırakıp, bu çaresizliğin seçim şantajı olarak kullanılmasına şaşırtmayan çok şey yaşandı bir yılda. Depremin ikinci ayında yayınladığımız raporda bunları da kayıt altına almaya çalıştık. Deprem bölgesinde başta Hatay, Adıyaman ve Malatya olmak üzere etkilenen birçok şehirde ve köylerde durum halen çok vahim. Hatay’da yazın sıcağı, kışın soğuğunda hala çadırda kalanlar var. Konteyner kentler çamur içinde, tavanlar akıyor, ısınma, altyapı sorunları var. Bir konteynerde 8-10 kişi birlikte yaşayanlar var” sözleri yer aldı.   ‘Kadınlar için koşullar daha ağır’   Koşulların kadın ve çocuklar için daha ağır olduğu belirtilen açıklamada, “Bakım emeğini omuzlamak durumunda kalmış olan kadınların yükü depremle birlikte daha da ağırlaşmış durumda. Bununla birlikte yaşadığı şiddet de katmerlenmiş. Başlıca sorunları barınma, zorlu yaşam koşulları, güvensiz ortam, sağlıksız beslenme, eğitim, ulaşım, hijyen, temiz su, sağlık hizmetlerinde aksamalar ve işsizlik. Yani insanca yaşamakla ilgili her şey. Bunların üzerine bir de son bir yılda arşa çıkan pahalılık eklendi. Kadınlar gerek çadırda, gerek konteynerlerde zor yaşam koşullarından çamaşır, bulaşık, temizlik, beslenme gibi tüm ev işlerini olmayan malzemelerle yerine getirmeye çalışıyor. Çocuklarına, hastalarına, yaşlılarına, eşlerine, ihtiyaç sahibi akrabalarına bakıyor. Servis yok, toplu taşıma sınırlı. Bu koşullarda kadınlar çocuklarını okullara götürmeye çalışıyor. Yetersiz beslenme nedeniyle çocuklarda büyüme geriliği başlamış. Temel hijyen sağlanamıyor, uyuz ve bunun gibi salgın hastalıklar baş göstermiş, yıkılan sağlık kurumlarının yerine yenileri açılmamış” denildi.   Kentte her şeyi yutan bir kara delik var   Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “İş olanakları yok. Bulunan işlere de yaşlı bakım evi, kreş gibi hizmetlerin olmaması nedeniyle kadınlar bakım yükümlülüğü nedeniyle gidemiyor. Bulabildikleri oranda konteynerden yapabileceği şekilde, güvencesiz, ev eksenli işler yapıyorlar. Ulaşım güçlüğü nedeniyle kız çocukları okula gönderilmiyor, bakım işlerine destek oluyor. Hatay’da, hayatta kalıp da göç edenler hala geri dönememiş. Kentte adeta her şeyi yutan devasa bir kara delik var. Mülkiyetin erkeklere ait olması nedeniyle kadınlar kısıtlı devlet desteklerinden yararlanamıyor. Devlet desteğini alıp kaçan erkeklerin ve ortada kalan çok sayıda kadının hikayeleri anlatılıyor şehirde.   Şiddet her yerde   Kırsalda zeytinliklerin ve tarım alanlarının rezerv alan ilan edilmesi ve TOKİ’lere açılması nedeniyle kadınlar geçimlik kaynaklarından mahrum kalıyor. Tarlalarına girip ot, mantar dahi toplayamıyor. Karşı koyduğunda biber gazına, copa maruz kalıyor. Dikmece köylüsü kadınlar hem depremin yükü, hem geçimlik kaynaklarından olmanın zorluklarına direnmeye çalışıyor.  Ev içi şiddetin daha fazla arttığını, kadınların bunca yük altında bir de şiddete maruz kaldığını, tüm bunlara karşın hiçbir kamusal destek mekanizmasından yararlanamadığı da işin bir başka vahim boyutu.   Afete dirençli kentler inşa edilmelidir   Kadının bakım emeği toplumsallaşmadıkça, sağlıklı barınma, beslenme, istihdam olanağı yaratılmadıkça, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları afet koşulları dikkate alınarak düzenlenmedikçe ve eşitlik politikaları uygulanmadıkça kadınların ve çocukların yaşamı daha da katmerlenerek zorlaşıyor. Afete dirençli kentlerin yaratılması ve hazırlanacak planların, alt yapıların, izleme faaliyetlerinin toplumsal cinsiyet duyarlı bir şekilde yürütülmesi şart. Ayrıca, belediyelerin afetlere müdahale kapasitelerinin ve yetki alanlarının artırılması, mor yeşil ve kamucu belediyecilik anlayışıyla yönetilmesi artık bir zorunluluk.  Afet yönetiminde, yerel yönetimlerde ve her yerde eşitlikten vazgeçmeyeceğiz. Bir dahaki depreme kadar beklemeyeceğiz.”