‘Savaşların kaynağı tahakküm etme isteği’ 2024-02-04 09:05:03     Pelşin Çetinkaya-Gülistan Gülmüş   AMED - Orta Doğu’da yaşanan savaşlardan en çok etkilenenin kadınlar ve çocuklar olduğuna dikkat çeken Menice Rumeysa Gülmez, iktidarların Orta Doğu’da İslam dini adı altında savaşmasına dair, savaşın asıl sebebinin İslamiyet değil tahakküm isteği olduğuna vurgu yaptı.   Erkek-devlet sisteminin Orta Doğu’yu savaşın merkezi haline getirmesi, tüm halkları etkilerken, başta da kadınları ve çocukları etkiliyor. Özellikle çıkış noktasında DAİŞ ve türevleri gibi inançların etkili olduğu savaşlar ve saldırılarda toplumun birçok kesimine olduğu gibi kadın ve çocuklara yönelik de sayısız savaş suçu işleniyor. İnsan ve Özgürlük Partisi Genel Başkan Yardımcısı Menice Rumeysa Gülmez, devletlerin Orta Doğu’da din adı altında yürüttükleri savaş ve dini yönetim rejiminin etkileri ve sonuçlarına dair değerlendirmede bulundu.   ‘Orta Doğu’da herkes tahakküm kurmak istiyor’   Dünyanın her yerinde savaşta en çok zararı görenin kadınlar ve çocuklar olduğunun altını çizen Menice, devletlerin Orta Doğu’da neden tahakküm kurmak istediklerine dair, “Bu bölgede eğer gerçekten İslam yaşanmış olsaydı kesinlikle kadınlara, çocuklara, yetişkinlere ve canlıya zulüm yapılmazdı. Orta Doğu insanlığın yeryüzüne indiği yerdir. Renkliliğin, birçok kavmin, birçok peygamberin inmiş olduğu yerdir. Dolayısıyla  yeraltı, yerüstü zenginliklerine baktığımız zaman dünyanın özellikle emperyalist güçlerin odağında olan bir bölgedir ve herkes bu bölgeye hakim olmak istiyor. Herkes bir şekilde tahakküm kurmak istiyor. Bundan dolayı da iç huzursuzluklar, savaşlar çıkartarak bu bölgeye güçlerini yerleştirmeye çalışıyorlar” şeklinde konuştu.   ‘Savaşların sebebi İslamiyet değil, tahakküm isteğidir’   Savaşların sebebinin İslamiyet değil, Orta Doğu’daki zenginliklere sahip olmak olduğunu kaydeden Menice, “Orta Doğu’daki liderlerin, devletlerin bir diğer devleti işgal ederek topraklarında tahakküm oluşturmaya çalışması da vardır. Burada birçok örnek verebiliriz. Yakın zamanda Rojava ve İran’ın Rojhilat’a yaptığı savaş örneği vardır. İsrail’in Filistin’e yapmış olduğu güncel baskılar vardır. Bu tamamen iktidar gücünün tahakküm etmek istemesinden kaynaklı ya da devletlerin bir diğer devletin zenginliklerine sahip olmak istemesinden kaynaklanıyor. Bunun aslında dinle alakası yoktur. Eğer dinle alakası olsaydı bugün bütün Yahudilerin İsrail’in yanında olması gerekiyordu. Dünyanın neresine bakarsanız bakın bu savaşın karşıtı olan yine Yahudilerdir. Ya da eğer mesele Müslümanlık olsaydı bütün dünyadaki Müslümanların Filistin’e sahip çıkması gerekiyordu ama böyle bir durum yok. Avrupa’daki Hristiyanlardan, Yahudilerden daha güçlü  bir ses çıkıyor” sözlerini kullandı.   ‘Devletin dini olmaz’   Menice, Orta Doğu’daki İslam dininin yaygın olmasından kaynaklı devletlerin İslam adı altında tahakküm kurduğunu ekledi. İslam devleti olduklarını iddia eden devletlerin İslami yönetim sürdüremediklerini vurgulayan Menice, “İran’ın İslam devleti adını koyması gerçek anlamda İslam devleti olduğu anlamına gelmiyor. İran radikal bir İslam’ı olduğunu söyleyen bir mezhep tarafından yönetiliyor. Devletin dini olmaz. Yaşam tarzlarına, yönetim tarzlarına baktığımızda İslam’ın İ’sini yaşadıklarını söyleyemeyiz. Çözüm gerçek İslam’da ve insanların gerçek İslam’a dönmeleri gerekiyor” dedi.