Güneş Gümüş: Ekonomik kriz ciddi bir öfkeyi de beraberinde getirecek

  • 09:01 22 Temmuz 2018
  • Emek/Ekonomi
ANKARA - Ekonomik kriz işaretlerinin giderek derinleşeceğini ve AKP'nin politikaları yüzünden büyük bir krizin yaşanacağını vurgulayan ekonomist Güneş Gümüş, "Yoksulluk kapıda. Yaşananlar ciddi bir öfkeyi de beraberinde getirecek" dedi. 
 
Türkiye'de enflasyonun beraberinde getirdiği hayat pahalılığı, işletmelerin iflası sonrası kitlesel işsizlik ve artan yoksulluk giderek derinleşirken, ekonomistler büyük bir krizin kapıda olduğunu vurguluyor. Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP) Genel Başkanı ve ekonomist Güneş Gümüş, ekonomik göstergeleri değerlendirerek yakın zamanda olabileceklere işaret etti. 
 
'Ciddi bir kriz yaşanacak'
 
Ekonomistlerin 2018'den itibaren Türkiye açısından ciddi bir daralmanın yaşandığı ve bunun krize doğru evrileceği noktasında ortaklaştığını söyleyen Güneş, "Ciddi bir krizin yaşanacağı konusunda daha kötü kurgular var. Ben de bu şekilde düşünüyorum. Aslında bu durum yeni değil. 2016'nın üçüncü çeyreğinde Türkiye ciddi orada daralmıştı. Ondan sonra hem seçimlere hazırlık için hem de sürekli dile getirilen istikrar propagandası ile kamu kaynaklarında bir büyüme yakalandı. ÖTV ve KDV'yi almadılar. Teşvikler sağlandı. Buna benzer uygulamalarla talepleri öne çektiler. Dolayısıyla 7.4 şeklinde bir büyüme yaşanmış gibi görülse de bu ekonominin ısınmasına yol açtı" dedi. 
 
'AKP'nin bu krizden çıkma şansı yok'
 
Bu süreçte borcun katlandığını, enflasyonun da arttığını ifade eden Güneş, şu an ki süreçte büyümeden bahsedilmediği gibi daha ne kadar kötüye gidilebileceğinin tartışıldığını söyledi. Güneş, "AKP'nin bundan çıkma şansı yok. Çünkü bu Türkiye'nin yapısal sorunu. Nasıl bir yapısal sorun derseniz, bir kere o 90'lı yıllardaki yüksek faiz ve enflasyon girdi yine denkleme. Enflasyon yüzde 15'e çıktı ve daha seçim zamları gelmeden.  Dolar 5 TL sınırına çok hızlı bir şekilde dayanmış durumda" diye konuştu.
 
'Yıldız ve Doğuş Holding gibi kuruluşların iflası ile karşılaşabiliriz'
 
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın sürekli olarak dile getirdiği "Faizi düşüreceğiz" söylemlerine de dikkat çeken Güneş, şöyle konuştu: "Merkez Bankası 4 puan üzerinde artırım yaptı. Seçim öncesi kamu bankaları kitleyi motive etmek için konut kredilerini yüzde 1 noktaya düşürmüştü. Şimdi en az 1 buçuk ve üstüne çıkmış durumda. Bu, talebin durması ve piyasada üreten firmaların talep olmadığı için üretimlerinin sekteye uğraması demek. Bu bahsettiğimiz firmalar çok ciddi oranda borçlu. Bu borcun önemli bir kısmı kamuya değil, özel sektöre ait. Yine vurgulanması gereken nokta çoğunluk döviz cinsinden borçlanmış durumda. Döviz çok ciddi bir şekilde değer kazandığında Türk Lirası (TL) değersizleştiğinde bu borcun sermaye üzerindeki etkisi çok daha katmerlenmiş oluyor. Dolayısıyla şirket iflaslarıyla karşılaşabiliriz. Büyük holdingler Yıldız, Doğuş ve bir dizi enerji kuruluşu borç ertelemesi için bankalara başvurdu. Dolayısıyla ekonomik göstergeler 90'lı yıllardaki gibi yüksek enflasyon ve genel bir hayat pahalılığı artık Türkiye ekonomisinin bir gerçeği haline döndü. AKP açısından işler iyi gitmeyecek."
 
Kriz kapıda: Ciddi tepkiler oluşacak 
 
Enflasyonun artması ile birlikte alınan her emtianın (malın) pahalılaşacağını dile getiren Güneş, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu artışa paralel ücretlerde bir artış olmuyor. Enflasyon maaşlara yansımıyor. Bir kere yoksullaşma çok net bir şekilde kapıda. Bunu dışında şirket iflasları gerçekleşirse kitlesel işsizlikler yaşanacak. Daha önceden insanlar borçla bir şekilde hane içini döndürebiliyorlardı. Şimdi işsizlikle bu potansiyel de kalmayacak. Bu ciddi bir öfkeyi de beraberinde getirecektir. Kitleler açısından bunun karşısında tepkiler de olacak. 2001 krizine bakacak olursak; o dönem bankacılık sektörü çökmüştü. Normalde çok mücadeleci olamayan bankacılık sektörü çalışanları bile çeşitli eylemlerde bulunmuşlardı. Yine her zaman devlete sadık olan esnafların sokaklara inerek polisle çatışabilecek kadar öfkelendiğini hatırlıyoruz."
 
'AKP neo-liberal politikalarla özel sektöre bağımlı hale getirdi'
 
AKP'nin 5 yıl boyunca seçim yapılmayacağına güvendiğini söyleyen Güneş, bu anlamda muhalefet edecek ve sokağa çıkabilecek yurttaşları engelleme adına her türlü baskı mekanizmasının kurulacağını belirtti. Güneş, devamında eski Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek'in seçim öncesi açıkladığı programa değinerek, şöyle konuştu: "Bu bir tür IMF ve kemer sıkma programıydı. Nasıl kemer sıkma? Emekçi haklarının gasp edilmesi, kıdem tazminatının ortadan kaldırılması, asgari ücretlerdeki artışların sınırlandırılması, kalan özelleştirilmemiş fabrikaların satılması ve vb. gündemler vardı. IMF programı aslında kamunun borçlarına yönelik bir program. 2002'ye kadar Türkiye'de kamu borcu çoktu. AKP emekçi düşmanı ve neoliberal politikalarla bu borcu özel sektöre dönüştürdü" dedi.
 
'AKP paraları inşaata gömdü'
 
2008'de tüm dünyada özelikle de gelişmiş ülkelerde yaşanan genel krizi hatırlatan Güneş, bu krizden çıkış için Merkez Bankası'nın piyasaya düşük faizle ciddi miktarda para sunduğunu hatırlattı. Bu sıcak paranın gelişmekte olan ülkelere aktığını söyleyen Güneş, "Bu ülkeler için çok olumlu bir konjonktür vardı. Sanayi yatırımları ile bir sıçrama yaşanabilirdi. Asya Kaplanlarının zamanında yaptığı gibi. Üretimde bir çığır atlama dönemi olabilirdi. AKP bu paraları inşaata gömdü ve dolayısıyla şu an ekonomi ithalata bağlı" diye konuştu.
 
'Krizde işten çıkarılacak ilk kesim kadınlar'
 
Dünya üzerinde iş gücüne katılım oranına bakıldığında kadınların iş gücüne katılım oranının en düşük olduğu ülkenin Türkiye olduğunu belirten Güneş, olası bir krizde ilk işten çıkarılacak kesimlerin kadınlar olacağını ifade ederek, şöyle dedi:
 
"Ana kazanç kaynağı gibi değerlendirilmeyen kadınların emeği işsizlik ortamında çok daha hızlı bir şekilde göz ardı ediliyor. Ve beraberinde yoksullaşma başlıyor. Bütün bu yoksullaşma ailede şiddet vakalarının artmasına toplumda kadının ve çocuğun mağduriyetlerinin artmasına neden oluyor. Bu bir dizi sosyal politikanın da gerilemesi demek. Hali hazırda yeterli olmayan sığınma evleri vb. kurumların ortadan kalkması demek. Yoksulluk dezavantajlı grupları ezilenleri bu düzenden mağduriyetleri en yüksek olan kesimleri etkileyecek."