DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu: Milyonlarca kadının sendikalaşması için çalışacağım

  • 09:10 1 Haziran 2018
  • Emek/Ekonomi
İSTANBUL - DİSK tarihinde ilk kadın genel başkanı olarak görevine başlayan Arzu Çerkezoğlu, "Tekstil atölyelerinde, merdiven altı atölyelerde, hastanelerde, bankalarda, alışveriş merkezlerinde ve hayatın her alanında çalışan milyonlarca kadının, kadın emekçinin, kadın işçinin sendikalaşması, örgütlenmesi için çalışma yürüteceğiz" dedi. 
 
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), kurulduğu 13 Şubat 1967'den bu yana sendikal mücadelenin öncü gücü oldu. Türkiye ve Kürdistan kentlerinde bağlı sendikalarla örgütleme çalışması yürüten DİSK, bugüne kadar birçok işçi direnişi ve kazanımlarına da öncülük etti.1967-1977 yılları arasında aynı zamanda kurucusu olan Kemal Türkler’in başkanlık yaptığı DİSK genel başkanlık görevini bugüne kadar sadece erkekler yürüttü.  2013 yılındaki Olağan Genel Kurul’da genel başkan seçilen Kani Beko Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili adayı olunca yerine Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu getirildi. Böylece DİSK tarihinde ilk kez bir kadın genel başkan olarak görev yapma şansı buldu. 
 
Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, sendikalardaki kadın temsiliyeti üzerine ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. 
 
Genel olarak işçi sendikalarında özelde olarak ise DİSK'e bağlı sendikalarda kadın sayısının son derece az olduğunu söyleyen Arzu, DİSK’te genel sekreterlik yapan ilk kadın olduğunu belirtti. Bugün de arkadaşları tarafından genel başkan seçildiğini belirten Arzu, "Kadın sayısının yönetimde az olması sendikal faaliyet açısından önemli bir eksiklik ve aynı zaman sendikal mücadelenin kendisini göstermesi açısından da önemlidir” dedi. 
 
'Kadınlar daha düşük ücretle, güvencesiz çalıştırılıyorlar'
 
İstihdama katılımı yetersiz olsa da kadınların bütün iş kollarında her alanda yoğun bir biçimde çalışma yaşamının içinde yer aldığını söyleyen Arzu, “Çoğu kez güvencesiz, çoğu kez kayıt dışı, erkeklerden daha düşük ücretle ve daha kötü koşullarda, daha düşük nitelikli işlerde çalışıyorlar" diyerek kadınların ikinci sınıf işçi konumunda görüldüğünü söyledi. 
 
'Onurlu bir sorumluluk'
 
Böyle bir dönemde kadın işçilerin örgütlenmesinin, sendikal mücadele içerisinde örgütlü olmalarının ve aynı zamanda sendikaların karar mekanizmalarında ve temsiliyetlerde yer almasının önemli ve değerli olduğunu söyleyen Arzu, bu anlamda ilk olduğu için onurlu olduğunu belirterek, “Bu önemli bir görev ve aynı zamanda önemli bir sorumluluk. Bunun bundan sonra daha örgütlü bir mücadele ile tüm iş kollarındaki, tüm alanlardaki kadın işçilerin sendikalarda daha fazla örgütlenmesi ve sendikal mekanizmalar içerisinde daha etkin yer almasıyla bir anlamı olacağını düşünüyorum. Tekstil atölyelerinde, merdiven altı atölyelerde, hastanelerde, bankalarda, alışveriş merkezlerinde ve hayatın her alanında çalışan milyonlarca kadının, kadın emekçinin, kadın işçinin sendikalaşması, örgütlenmesi konusunda bütünlüklü bir politika yürüterek bu alandaki çalışmalarımızı güçlendireceğiz” diye konuştu. 
 
'Kadın örgütlenmesi büyük gereklilik'
 
Türkiye'de yalnızca sendikal alanda değil, toplumsal yaşamın tamamında kadınların görünmediğini ifade eden Arzu, siyasette de, sendikada da bu durumun değişmediğini belirtti. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine işaret eden Arzu, "Buna yönelik bir takım adımların atılması gerekiyor. Sendikalar da kadınların en azından temsil ve yönetim mekanizmalarında düşük düzeyde yer aldığı alanlar. Bu hem bizim toplumsal yapımızın hem de sendikal yapımızın bir özelliği. Fakat bunu değiştirmenin nesnel koşulları var artık. İşçi sınıf içerisinde kadınların sayısı her geçen gün daha fazla artıyor ve aslında kadınların örgütlenmesi çok daha büyük bir gereklilik. Çünkü kadınlar kadın olduklarından dolayı çok daha fazla baskı ve sömürüye uğruyorlar" diye konuştu.
 
'Örgütlenmenin önüne engeller var'
 
Yapacakları çalışmaların Türkiye'nin içinden geçtiği süreçle de bağlantılı olduğunu vurgulayan Arzu, "Bugüne kadar süren mücadeleyi yok saymak mümkün değil. DİSK 51 yıllık bir örgüt ve 51 yıldır bu topraklarda işçi sınıfının bir mücadele örgütü olarak varlığını devam ettiriyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde de kadınların daha fazla örgütlenmesi ve sendikal mücadeleye daha fazla katılması açısından bu güne kadar yaptıklarımızı daha ileriye taşıyacak plan, program ve araçları hep birlikte hayata geçireceğiz. Bu Türkiye'nin içerisinden geçtiği süreçle de gerçekten çok ilişkili. Biliyorsunuz özellikle 20 Temmuz 2016'dan bu yana yani OHAL'in ilanından bu yana, bütün grev haklarının yasaklandığı, en ufak hak arayışına müdahale edildiği, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının giderek daha geriye götürüldüğü bir süreçte sendikal örgütlenmenin önünde gerçekten çok büyük engeller var" dedi.
 
'24 Haziran bir kader anıdır'
 
“Kadınlar açısından bu engeller daha da fazla” diyen Arzu, “Bu yüzden bir taraftan biz demokrasi, eşitlik mücadelesini verirken, emeğin hakları mücadelesini de bunun bir parçası olarak görmek zorundayız. Hep söylüyoruz; demokrasi işçinin ekmeğidir. Çünkü gerçekten demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları olmaz, emeğin haklarının olmadığı yerde de demokrasi olmaz. Demokrasinin olmadığı yerlerde de sendikal örgütlenmeden ve işçi sınıfının örgütlenmesinden de söz edilemez. Türkiye'de OHAL ile birlikte daha da baskıcı hale gelen siyasal iklimin kendisi bugün hem kadın hem erkek işçiler açısından toplam işçi sınıfı açısından hak aramayı, mücadele etmeyi, örgütlenmeyi giderek daha da zorlaştıran bir baskı atmosferi yaratıyor. O nedenle 24 Haziran seçimleri var önümüzde, 24 Haziran seçimleri bir kader anıdır aynı zamanda bizler açısından" ifadelerine yer verdi. 
 
'Kadınların, işçilerin, gençlerin geleceği belirlenecek'
 
Arzu son olarak şunları söyledi: "Türkiye'nin adım adım tek adam rejimine doğru, bir diktatörlüğe doğru sürüklenmeye çalışıldığı bir dönemde demokrasiyi, eşitliği, barışı, kardeşliği ve emeğin hakkını kurma mücadelesinde önemli bir dönemeçtir. O nedenle biz diyoruz ki; biz hem bir bütün olarak işçi sınıfının haklarının mücadelesini, emek mücadelesini ve aynı zamanda onunla bütünlüklü bir biçimde demokrasi, eşitlik, kardeşlik mücadelesini yürütüyoruz. Ve ülkede işçi sınıfının geleceğinin, emekçi halkının değerlerini, güzellikleri üreten işçilerin, kadınların, gençlerin geleceğini belirleyecek olan da bu mücadele sürecidir."