Arzu Çerkezoğlu: Bizler bu düzenden daha güçlüyüz

  • 09:01 28 Nisan 2018
  • Emek/Ekonomi
Beritan Canözer
 
İSTANBUL - DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, bu memleketin gerçek sahipleri olduklarını ve bu düzenden daha güçlü olduklarını belirterek, 1 Mayıs’ta ortaya çıkacak en önemli sonucun bu olacağını söyledi. Kadınların yüzde 92’sinin sendikasız olduğunu kaydeden Arzu, “Kadınların örgütlenmek ve mücadele etmek dışında bir yolu yok” dedi.
 
İstanbul’da bulunan Emek ve Demokrasi güçleri, 1 Mayıs hazırlıklarını ve örgütlenmelerini sürdürüyor. 2013 yılından bu yana 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanmasını yasaklayan İstanbul Valiliği, bu yıl da “Maltepe Meydanı’nda kutlanabilir” dedi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, 1 Mayıs hazırlıkları, yasaklar ve işçilerin maruz kaldığı hak ihlallerini değerlendirdi. 
 
Olağanüstü bir dönemde iktidar tarafından sonlandırılmayacak bir Olağanüstü Hâl (OHAL) rejimi ile 1 Mayıs’ı karşıladıklarını belirten Arzu, “Baskın bir seçimin arifesinde bu 1 Mayıs çok daha büyük bir politik anlam kazanıyor. Pervasız bir sermaye düzenine karşı emeğin itirazını en geniş kitlesellikle alanlara taşımak gibi görevimiz var. 1 Mayıs 1977’de DİSK’in kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler tarafından ‘1 Mayıs alanı Taksim’dir’ dendikten sonra İstanbul için tartışmasız olarak 1 Mayıs alanı olan Taksim, 2013’ten beri yasaklı durumda. Bunun arkasındaki rahatsızlık açık. 1980’den sonra verilen mücadeleler sonrasında 2010-2011 ve 2012 yıllarında Taksim’deki 1 Mayıslarda yüzbinler kentin en merkezi meydanından, en etkili meydanından siyasi iktidara karşı sesini yükseltmişti ve bu da iktidarı rahatsız etti” dedi.  
 
‘Örgütlenmek en önemli görevimiz’
 
Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğunu tescil eden onca mahkeme kararının çiğnendiğine işaret eden Arzu, bu yasağın hiçbir biçimde hukuki olmadığına vurgu yaptı. Bu yasağın tamamen politik bir tercih olduğunu ifade eden Arzu, “Bu yasağa karşı Taksim’i kazanmak da bu ülkedeki genel demokrasi mücadelesinden bağımsız değildir. Taksim’de dâhil tüm haklarımızın güvence altında olduğu bir ülkeyi inşa edebilmek için işçi sınıfının bir özne olarak sahneye çıkması, gücünü göstermesi gerekiyor. 1 Mayıs 2018’i böyle bir güç gösterisi olarak örgütlemek, demokrasiyi kazanacak, kuracak toplumsal öznenin özgüveni kazanmak için görkemli buluşmalar şeklinde örgütlemek en önemli görevimiz” diye belirtti. 
 
‘OHAL’de kamu işçisi olmak da güvencesiz’
 
Taşeron çalıştırmanın hırsızlık olduğunun altını çizen Arzu, tüm işçilerin ayrımsız, kayıtsız, şartsız kadrolu olarak çalıştırılması gerektiğine değindi. Taşeron işçilerin hem mahkemelerde hem de mücadeleyle kazandığı haklarının bir lütuf olarak görüldüğünü kaydeden Arzu, “Bu konuyu da OHAL’den istifade KHK ile düzenlediler. Taşeron gibi toplumun en geniş mutabakatının olduğu, siyasi partiler arasında dahi bir mutabakatın kolaylıkla sağlanacağı bir konuyu KHK ile düzenleyerek, ayrımcılıklara, mağduriyetlere yol açtılar. Kadro beklerken işsiz kalan işçiler, kadro beklerken şirket işçisi yapılanlar bir tarafta, kadro almasına rağmen ücretleri artmayan, ikinci sınıf kamu işçisi muamelesi gören sendikal hakları kısıtlanmak istenen işçiler bir tarafta. Öte yandan kamunun kendisinin bizzat güvencesizliğin kaynağı haline geldi. Yani OHAL düzeninde kamu işçisi olmak da güvencesiz. Güvencesiz çalıştırma biçimlerine karşı güvenceli iş talebi ancak ve ancak örgütlenerek ve mücadele ederek kazanılabilir” diye konuştu. 
 
‘Kadınların yüzde 92’si sendikasız’
 
“Türkiye İşçi Sınıfı Gerçeği” başlıklı saha araştırmalarının sonuçlarına göre, işçilerin çalışma yaşamındaki en önemli sorununun işsizlik ve düşük ücret olduğunu dile getiren Arzu, bunların peşi sıra sigortasız çalıştırma, uzun çalışma saatleri, yıllık izin dahi kullanamama, sendikal hakların gasp edilmesi gibi problemlerin karşılarına çıktığını söyledi. Kadınların yaşadığı hak ihalelerini anlatan Arzu, “Kadınlar da çalışma hayatındaki en önemli üç sorunu, düşük ücret, işsizlik, sigortasız çalıştırılma olarak ifade ediyor. Ancak kadınlar erkeklerden daha düşük ücret alıyor. Kadınların yüzde 63,9’u çalışma hayatından memnun değil. Kadınların kıdem süresi erkeklere göre oldukça geride. Yani daha geçici işlerde çalıştırılıyorlar. Her dört kadından biri en güvencesiz işlerde çalışıyor. Kadınların yüzde 23,2’si işe alım sürecinde ayrımcılık yaşadığını söylüyor. Kadın işçilerin yüzde 86’sı işyerlerinde çocuk bakım desteğinin olmadığını belirtiyor” ifadelerini kullandı.  
 
Kadınların yüzde 92’sinin sendikasız olduğuna dikkat çeken Arzu, “Tüm sorunları kadınların daha ağır yaşamasının nedeni de aslında bu veride gizli. Bu koşullar altında kadınların örgütlenmek ve mücadele etmek dışında bir yolu yok. Nitekim son dönemdeki işçi direnişlerine baktığımızda, genellikle en ön saflarda kadınları görüyoruz. Kadınların ön saflarda olduğu direnişlerin daha başarılı olduğuna tanıklık ediyoruz” diye belirtti. 
 
‘Bizler bu düzenden güçlüyüz’
 
Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’nü emeğin görkemli demokrasi buluşmaları olarak örgütlediklerine değinen Arzu, “Ülkenin bütün güzelliklerini yaratan ancak geçinemeyen işçilerin, 6 milyon işsizin, sadece geçtiğimiz yıl çalışırken hayatını kaybeden 2 bin 6 işçinin ailelerinin ve onlarla aynı kaderi paylaşma riski taşıyan çalışma arkadaşlarının, grevleri yasaklanan işçilerin, kadro bahanesiyle işsiz bırakılan taşeron işçilerinin, bu düzene itirazı olan, ülkenin geleceğine dair endişe duyan,  demokrasiye, barışa ve adalete hasret milyonların, kadınların, gençlerin, akademisyenlerin, gazetecilerin, mühendislerin, hekimlerin, emeklilerin ‘biz bu düzenden güçlüyüz’ diyebilecekleri güçlü demokrasi buluşmaları olarak 1 Mayıs’ı örgütlüyoruz” dedi. 
 
Arzu, şöyle devam etti: “Türkiye 24 Haziran’da baskın bir seçime giderken, bu seçimde bu pervasız, zorba sermaye düzeni hileyle hurdayla, zorla, baskıyla onaylatılmak istenirken, 1 Mayıs 2018’in asgari politik hedefi, bu ülkedeki tüm değerleri ve güzellikleri üretenin, bu ülkenin kaderini belirleyeceği iddiasını açığa çıkarmak olmalı. Evet, kurtuluş kendi birliğimizde, mücadelemizde ve dayanışmamızda. Bunu açığa çıkarmalıyız. Toplumun dörtte üçünü oluşturan, yaşamak için ücretine mahkum olanları zorbalıkla, ırkçılıkla, kadın düşmanlığıyla, gericilikle yönetmek isteyen bu emek düşmanı rejime karşı birlik olmalıyız, dayanışmayı büyütmeliyiz ve mücadele etmeliyiz. Bizler bu memleketin gerçek sahipleriyiz ve bizler bu düzenden güçlüyüz. 1 Mayıs’tan çıkacak en önemli sonuç bu olacaktır.”