Doç. Dr. Melda Yaman: Pandemi tüm eşitsizlikleri açık etti

  • 09:01 14 Eylül 2021
  • Emek/Ekonomi
 
Habibe Eren
 
İSTANBUL - Pandemi sürecinde haneyi ayakta tutmak için istihdama katılan kadınların, ‘ne iş olursa olsun’ çalıştıklarına dikkat çeken Doç. Dr. Melda Yaman, “Sermayedarlar, her krizde olduğu gibi, bu krizin koşullarını fırsata çevirerek, kadın emeği üzerinden kârlı koşullar yarattılar”  dedi.
 
Neredeyse iki yıldır devam eden pandemi süreciyle beraber yaratılan koşullardan en fazla etkilenen kadınlar oldu. Kadınların ev içindeki iş yükü artarken pandeminin getirdiği birçok sorun kadınların omuzlarına yüklendi. Pandeminin derinleştirdiği kriz ile birlikte ilk işten çıkarılan, hakkı gasp edilen ve çeşitli dayatmalara maruz kalan yine kadınlar olurken, çalışma yaşamındaki eşitsiz konumu, çalışma yaşamının erilliği ve kadına yönelik şiddet bu süreçte evde ve işyerinde artış gösterdi. Korona pandemisi etkisiyle revize geniş tanımlı kadın işsizlik oranı bu süreçte yüzde 45,3 (5 milyon 219 bin) oldu. İşsizlik oranı genel olarak yüzde 39,4 olduğu düşünüldüğünde pandemiden kadınların daha fazla etkilendiği verilerle çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriliyor. 
 
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İktisat bölümündeki görevinden Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Doç. Dr. Melda Yaman pandemi sürecinde kadınların maruz kaldığı eşitsizliklere ve kadın emeğinin değersizleştirilmesine ilişkin konuştu.
 
‘Yeniden üretim yükü arttı’
 
Pandeminin tüm dünyada herkesi aynı biçimde etkilemediğini belirten Melda, pandemi koşullarının toplumsal cinsiyete, etnik kökene, sınıfsal konuma göre farklı sonuçlar doğurduğunu ancak bu süreçten en fazla etkilenen kesimin kadınlar olduğunun altını çizdi. “Günümüzün erkek egemen toplumsal ilişkiler evreninde kadınların yaşam koşulları hayli güç” diyen Melda, kadınların erkek şiddeti başta olmak üzere istihdama katılamaması, hane içindeki bakım ve yeniden üretim yükünün artmasının var olan sorunları derinleştirdiğini kaydetti.
 
‘Ev bakım hizmetleri kadınlara yüklendi’
 
Bu süreçte öğrenciler, işsizler, evden çalışanlar ve yaşlıların evde olmasından kaynaklı hanelerin daha da kalabalıklaştığını dile getiren Melda, “Bu da ister istemez kadınların daha fazla yemek pişirmek, daha fazla bulaşık yıkamak, daha fazla tuvalet fırçalaması anlamına geliyor. Tüm bu işleri kadınların yapması bekleniyor. Ayrıca pandemiyle hijyen ve bakım ihtiyacı da arttı; buna karşılık pandemide haneler temizlik yahut bakım için bir başka kadından ücretli destek alımı sonlandırdığından, bu hizmetler de kadınlara yüklendi” dedi.
 
Kadınların istihdama katılımını engelleyen faktörler
 
Pandemiyle birlikte çocukların, yaşlıların, hastaların bakımının neredeyse bütünüyle kadınlara kaldığına dikkat çeken Melda, bunun nedenlerini ise şöyle sıraladı: “Çünkü hem kreşler, okullar, bakım evleri kapandı hem de ücretli bakım emekçilerinin önemli bir kısmının işine son verildi. Böylece dünya genelinde yüz binlerce bakım emekçisi kadın işsiz kalırken, hane içinde kadınların iş yükü de kat be kat arttı. Bu iş yükü kadınların istihdama katılmasını ciddi biçimde etkiledi tabii ki. Can yakıcı olan da şu; ekonomik krizle birleşen pandemi koşullarında gelirler düşer, hane üyeleri işsiz kalır, buna karşılık fiyatlar yükselirken; kadınlar haneleri ayakta tutmak için ücretli bir işte çalışmak zorunda kaldıklarında, artan iş yükü nedeniyle ücretli işe katılamadılar.”  
 
‘Sorunlar ruh sağlığımızı olumsuz etkiledi’
 
Çocukların hane içinde çevrimiçi eğitim alması, ders takibi, ödev kontrolü gibi konulardaki desteğin de kadınlara yüklendiğine dikkat çeken Melda, “Tabii bir de tüm bu sorunlara ek olarak kadınlar sınırlı gelirle hane üyelerinin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak ve hanenin ayakta kalmasını sağlamak için kimi stratejiler geliştirmek durumunda kaldılar. Daha ucuz marketlerin peşine düştüler; o zamana kadar bir işte çalışmamış kadınlar bile gelir getiren faaliyetlere yönelmek zorunda kaldılar; daha önce piyasadan karşılanan kimi mal ve hizmetleri hane içinde üretmek zorunda kaldılar. Ayrıca, pandemide eve kapanmak, yalıtılmışlık, yaşam ve sağlığa ilişkin endişeler, işsizlik, ekonomik kriz gibi sorunlar hepimizin ruh sağlığını olumsuz etkiledi” ifadelerini kullandı.
 
‘Ücretli iş erkek işi olarak görülüyor’
 
Kadınların kapitalist birikim sürecinin “en elverişli emek havuzunu” oluşturduğunu belirten Melda, kadının toplumda esas olarak bakım sağlayan, evi “ayakta tutan”, çocuk yetiştiren kişiler olarak görüldüğünü ve bu nedenle de istihdamdaki konumlarının geçici olduğunu söyledi. Ücretli işin esas olarak erkek işi olarak kabul gördüğünün altını çizen Melda, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm bu iş yükü kadınların istihdama katılmasının önündeki başlıca engeli oluşturuyor. Böylece kadınların istihdamdaki konumu özgül bir biçim alıyor; kadın istihdamının toplumsal cinsiyet rolleriyle bağlantılı, kırılgan, güvencesiz, esnek iş alanlarında yoğunlaştığını görüyoruz. Bu istihdam biçimi, kadın çalışanları krizlerde, ekonomik dalgalanmalarda hayli olumsuz etkiliyor. İlk işten çıkarılanlar kadınlar olabiliyor yahut kadınlar haneyi ayakta tutmak için zorlu koşullarda çalışmak zorunda kalabiliyor.”
 
‘Kadın emeği yapılanma sürecinde sermayeye önemli bir olanak sunuyor’
 
Kapitalizmin kadınların emeği üzerinden yükseldiği tespitinde bulunan Melda,  bu durumun yalnızca kadın emek gücünün ucuz, “itaatkâr”, geniş bir emek havuzu oluşturmasından kaynaklanmadığını kaydederek, “Kadın emek gücü, hem kriz döneminde kârlılığı artırmak için hem de kriz sonrasında yeniden yapılanma sürecinde sermayeye önemli bir olanak sunuyor” ifadelerini kullandı.
 
‘İstihdam alanı daraldı’
 
Pandemi sürecinde kadınların yoğun bir biçimde istihdam edildiği hizmet sektörünün atıl kalması ve birbiri ardına gelen iflasların kadın işsizliğini arttırdığını aktaran Melda, “Bakım kurumları, eğitim kurumları, kafe, restoran, otel gibi kuruluşlar binlerce kadını işten çıkardığında veya kapandığında, bu kadınlar işsiz kaldığı gibi, iş arayanlar için de istihdam alanı daralmış oldu. Kadınların istihdam dışı kalması ve böylece gelirden olması, erkeklere bağımlılıklarını güçlendiriyor kuşkusuz. Kadınlar, sadece gelirden olmakla da kalmıyor, toplumsal konumlarını, sosyal ilişkilerini hatta özgüvenlerini kaybedebiliyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘Sermayedarlar krizi kadın emeği üzerinden kâra çevirdi’
 
Öte yandan hane gelirinin düşmesi ve hane üyelerinin işsiz kalmasının kadınları son çare olarak istihdama itebildiğine dikkat çeken Melda, bu durumda o zamana kadar ücretli bir işte çalışmamış kadınların bile istihdama katıldığını ve çok ucuza, olumsuz koşullarda çalışmayı kabul edebildiğini vurguladı. Melda, “Pandemide de benzer bir süreç yaşadık. Haneyi ayakta tutmak için istihdama katılan kadınlar, ‘ne iş olursa’ yaptılar; çok ucuza, çok zor koşullarda, güvencesiz bir biçimde çalışmayı kabul ettiler. Sermayedarlar, her krizde olduğu gibi, kriz koşullarını fırsata çevirerek, kadın emeği üzerinden kârlı koşullar yarattılar” dedi.
 
Tüm bu süreçlerin kadınların haneye kapanmasına ve erkeklere daha fazla bağımlı olmaya neden olduğunu belirten Melda, bu durumun da kadınları ataerkil tahakküme açık hale getirip güçsüzleştirdiğini ifade etti. Melda, “Diğer bir deyişle kadınların hane içinde yükü artarken, ataerkil eşitsizlikler güçleniyor, derinleşiyor” diye ekledi.
 
‘Pandemide erkekler ve aile güçlendirildi’
 
Kadınların bu süreçte tüm bu sorunların yanı sıra erkek şiddetine daha fazla maruz kaldığını söyleyen Melda, sözlerine şöyle devam etti: “Evde kalmak, kadınlar için ciddi bir erkek şiddeti tehdidi altında olmak demek. Pandemi günlerinde kadınlara yönelik erkek şiddetinin arttığı, gerek güvenlik gerek sağlık gerekse de ekonomi ile ilgili kaygıların şiddeti daha da körüklediği görülüyor. Eve kapanıp kalmak, kadınların şiddetten korunmasını, dışarıdan destek almasını da güçleştiriyor. Ayrıca, krize eşlik eden muhafazakâr politikalar kadınları eve kapatmayı hedefliyor, erkekleri ve aileyi güçlendirirken, kadınların kazanımlarına göz dikebiliyor.”
 
'Pandemi tüm eşitsizlikleri açık etti'
 
“Pandemi tüm eşitsizlikleri açık etti; ataerkil sistemin ve kapitalizmin kadınların emeğini ve bedeni üzerinde kurduğu, sürdürmeye çalıştığı çeşitli tahakküm biçimlerini netlikle ortaya koydu” diyen Melda, pandeminin yalnızca bu eşitsizlikleri göstermekle kalmadığını ekonomik krizlerde olduğu gibi, çelişkileri keskinleştirdiğini dile getirdi. Melda, “Buna karşılık, kadınların hem ataerkil eşitsizliğe hem de kapitalist sisteme karşı topyekun mücadelesini harekete geçirmek için önemli bir olanak sağladığını da belirtmemiz gerekir” dedi.
 
İstihdamda kadın kotası 
 
Kadın istihdamını güçlendirmek için kamusal, erişilebilir, her kadına açık kreşlerin yanı sıra yaşlı ve engelli bakım kurumlarının açılması gerektiğine işaret eden Melda, ayrıca kadın istihdamını çok çeşitli alanlarda artırmak için kadınların özendirilmesi gerektiğini söyledi. Melda bu noktada en önemli hususlardan birinin de istihdamda ‘kadın kotası’ getirilmesi olduğunu söyledi.