KESK’li kadınlar TİS öncesi taleplerini açıkladı

  • 12:25 29 Temmuz 2021
  • Emek/Ekonomi
HABER MERKEZİ - TİS süreci öncesinde taleplerini açıklayan KESK’li kadınlar, TİS masasının antidemokratik olduğunu belirterek, “Kadınları yıllardır yılmadan sürdürdüğümüz eşitlik, özgürlük, emek, barış, laiklik, demokrasi mücadelemizi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz” dedi.
 
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesi kadınlar, "Haklarımız için örgütlü kadın mücadelemizle gerçek toplu sözleşmelere" şiarıyla birçok kentte gerçekleştirdikleri açıklamalar ile 2 Ağustosta başlayacak Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri dolayısıyla yaşamsal taleplerini açıkladı. 
 
Ankara
 
KESK Ankara Şubeler Platformu kadın üyeleri, taleplerini açıklamak üzere Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Ankara 1 No’lu Şube’de basın toplantısı düzenledi. Açıklama metnini kadınlar adına Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Kadın Sekreteri Döne Gevher Koyun okudu.
 
Diyarbakır 
 
KESK Amed Kadın Meclisi de, "Haklarımız için örgütlü kadın mücadelemizle gerçek toplu sözleşmelere" şiarıyla 2 Ağustos'ta başlayacak Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerine ilişkin Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şubesi'nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda ortak açıklamayı, kadınlar adına SES Diyarbakır Şube yönetiminden Gülhan Tekin okudu. 
 
İzmir
 
İzmir KESK Kadın Meclisi de taleplerini iletmek amacıyla Bayraklı’da bulunan Haber-Sen binasında basın toplantısı düzenledi. Ortak basın metnini kadınlar adına Gülsev Sağıroğlu okudu.
 
‘TİS sürecini kriz koşullarında karşılıyoruz’
 
Başlayacak TİS sürecine dikkat çekilen açıklamada, bu süreci haklarına, emeklerine, ücretlerine, iş güvencelerine, saldırıların arttığı, pandeminin, savaşın, şiddetin ve ekonomik, ekolojik çoklu krizlerin eşlik ettiği koşullarda karşıladıkları kaydedildi. Açıklamada, “Bu koşullara mahkûm olmadığımızı çok iyi biliyoruz ve KESK'li kadınlar olarak bu TİS dönemine ilişkin belirlediğimiz her biri yaşamsal öneme sahip özgün ortak taleplerimiz etrafında tüm kadınları birlikte mücadeleye çağırıyoruz” denildi. 
 
‘Kadına yönelik şiddet artıyor’
 
Kadın işsizliği ve yoksulluğunun arttığı bu dönemde, kadına yönelik şiddetin de arttığına vurgu yapılan açıklamada, “Zira ataerkiye, cinsiyetçi politikalara ve cezasızlığa ek olarak, işsizlik ve yoksulluk kadınları şiddet karşısında çok daha çaresiz bırakıyor. Hal böyle iken bir yandan da Erdoğan'ın Saray rejimi şiddetle mücadele mekanizmalarına savaş açmış durumda. Kadını, çocuğu, LGBTI+’ları erkek şiddetinden koruyan en önemli kazanımlarımızdan birisi olan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararnamesi ile çıkılması bunun en veciz örneği oldu. Böylelikle aslında siyasal iktidar katilleri, tacizcileri, tecavüzcüleri cesaretlendirerek açıkça yanlarında olduğunu ilan etmiş oluyor. Diğer yandan, 2016 yılından bu yana çocuk istismarcılarına af getirmek için çabalayan AKP-MHP bloğunun son hamlesi, çocuk istismarı dahil bazı katalog suçlarda tutuklama gerçekleşebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin  ‘somut delillere’ dayanması koşulunu dördüncü yargı paketiyle birlikte yasalaştırması oldu. Siyasal iktidarın tüm bu niyet ve girişimlerini açıkça, kadın, LGBTI+ ve çocuk düşmanlığı olarak gördüğümüzü ve bu düşmanlığa karşı mücadelemizi büyüterek sürdüreceğimizi ifade etmek istiyoruz” ifadelerine yer verildi. 
 
‘AKP politikalarının bedelini en çok kadınlar ödüyor’
 
“AKP iktidarının, milliyetçi, tekçi, dinci, muhafazakâr, mafyatik, politikalarını neoliberal politikalar aracılığıyla sürdürmesinin bedelini en çok kadınlar ödüyor” dinilen açıklamada, devamla şu ifadeler yer aldı: “Neoliberalizm doğrultusunda şekillendirilen yeni emek rejiminin yapı taşları olan, yarı zamanlı, evden, performansa dayalı gibi esnek çalışma türleri güvencesizlik ve yoksullaşma temelinde tüm emekçileri olumsuz etkileyecek bir strateji. Ancak, bu stratejinin özellikle ve öncelikle kadınlar üzerinden kurgulanıyor ve uygulanıyor olmasının ideolojik ve politik nedenleri bulunuyor. Eve sabitlenmek istenen kadın emeği ile hem devlet üstlenmesi gereken sorumluluklardan kurtulmayı hem de küçük devlet olan aile içinde kadınları daha kolay kontrol edebilmeyi amaçlıyor. Tüm bunlarla birlikte, kürtaj sınırlandırılması, boşanmanın zorlaştırılması ve gebelik takibine ilişkin politikaları göz önüne aldığımızda, kadınların hem ücretsiz emek gücü olarak hem de geleceğin ucuz işgücünü ve savaşa verilecek kurbanları büyütecek üreme makineleri olarak eve hapsedilmek istendiğini açıkça görebiliyoruz.
 
Kadın temsiliyeti ısrarla reddedildi
 
Her iki yılda bir bugüne dek 5 kez kurulan grevsiz, yetkisiz bir masaya sıkıştırılarak imzalanan toplu iş sözleşmelerinde, kamu emekçilerinin her seferinde daha da katmerlenmiş bir yoksulluğa mahkum edildiğini, haklarının eridiğini, kadın temsiliyetinin ısrarla reddedildiğini ve kadın taleplerinin görmezden gelindiğini gördük. Bu tabloda büyük vebali bulunan, İstanbul Sözleşmesinin iptalini de büyük coşkuyla karşılayarak siyasal iktidarın yanında saf tutan Memur-Sen, bu yıl bir kez daha masaya oturacak. Bugüne dek kamu emekçileri lehine tek bir kazanıma imza atmayan ve hatta maaş zammı dahi alamadığımız bir toplu sözleşme imzalayan konfederasyon olarak tarihe geçen Memur-Sen'den emekçilerin hiçbir beklentisi olmadığını çok iyi biliyoruz. Hele hele biz kadınların, İstanbul Sözleşmesinin iptalini destekleyen Memur-Sen'den, gölge etmemesinden başka hiçbir beklentisi olamaz. Ayrıca TiS masasını en hafif ifadeyle ‘uzlaşma’ masası haline getirenlerin imzaladığı sözleşmenin nezdimizde bir hükmü de bulunmuyor.
 
TİS masası antidemokratik
 
KESK olarak, 4688' in ve bu yasayla kurulan TİS masasının antidemokratik olduğunu, tarafların belirlenmesinden, imza yetkisine kadar gerçek bir toplu pazarlıktan uzak olduğunu, ayrıca kadınların taleplerini ve sorunlarını yok sayan cinsiyet körü bir düzenek olduğunu yıllardır ifade ediyoruz. Öte yandan TIS masasında kadın temsilinin olması ve kadın taleplerinin ayrı başlık ve fasıllarda tartışılması için yıllardır büyük çaba sarf ediyoruz.”
 
Kadınlar 2022-2023 yılları için imzalanacak TİS sözleşmesinde yer almasını istedikleri taleplerini şöyle sıraladı:
 
“*Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalı, kadınların görüşmelerde temsiliyeti sağlanmalıdır. TİS görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalı, mutabakat metninde de aynı şekilde tek başlık altında toplanmalıdır.
 
*ILO standartları ve kamu emekçisi kadınların fiziksel ve sosyal koşulları dikkate alınarak, çalışan hamile kadına doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32 hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin ile süt izni kullananlar sosyal ve özlük hak kaybı yaşamamalıdır.
 
*ILO'nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi imzalanmalıdır. Kadınlara ve LGBTI+lara uygulanan ayrımcılık, fiziksel cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, sözlü sataşma, israrlı takip ve dijital taciz son bulmalı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır.
 
*Boşanan, boşanma aşamasında olan, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, israrlı takibe uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği talepleri herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmelidir.
 
*Çalışma yaşamında şiddet taciz aynı zamanda çalışanların sağlığı sorunu olarak görülmeli ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kurulu'nun çalışmalarının bir parçası haline getirilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik eğitimler ve farkındalık çalışmaları kadınların ve LGBTI+ bireylerin ihtiyaç duyabileceği sağlık ve/veya psikolojik destek kurul çalışmalarının parçası haline getirilmelidir.
 
*8 Mart'ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılmalıdır.
 
*Kamu kreşleri yeniden açılmalıdır. Kadın erkek fark etmeksizin en az 50 çalışanın olduğu işyerlerinde, ücretsiz, nitelikli, anadilinde ve gerektiğinde 7/24 hizmet verecek, istihdam biçimine bakılmaksızın tüm çalışanların yararlanacağı kreşler açılmalıdır.
 
*İstanbul Sözleşmesi'nin feshi iptal edilmeli, sözleşmenin etkin bir biçimde uygulanması sağlanmalıdır.
 
*Kadınların çifte mesaisi göz önünde tutularak erken emeklilik ve yıpranma payı sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmelidir.
 
*Nüfusu 50 bini geçen belediyelerde şiddete ve istismara uğrayan kadın ve çocuklar için sığınma açılmalı, sığınma evlerinin uluslararası standartlara uygun hizmet verecek hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu hizmetlerden trans kadınların da yararlanması sağlanmalıdır.
 
*Kamuda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar uygulanmalıdır.
 
*Eğitim alanında müfredat toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınarak düzenlenmeli, cinsiyet, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden itibaren tüm kademelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi zorunlu ders olarak okutulmalıdır.
 
*HPV aşısı (rahim ağzı kanser aşısı) ücretsiz olmalıdır ve özellikle risk grubundaki kadın emekçiler başta olmak üzere 26 yaşından büyük olsalar dahi tüm kadınlar açısından aşıya ulaşımın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
 
*Talepleri halinde kadınlara regl dönemlerinde ayda 2 gün ücretli izin hakkı tanınmalıdır.”
 
Kadınlar dayanışmaya çağrıldı.
 
Açıklamada, tüm kamu emekçisi kadınları, her biri yaşamsal bu ortak taleplerimiz etrafında KESK'e bağlı sendikalarda örgütlenme çağrısı yapılarak, “Toplu sözleşme sürecine sıkışmadan haklı taleplerimizi tüm meşru zeminlerde sonuç alıncaya kadar kararlı bir şekilde birlikte sahiplenmeye, kadınları görmezden gelenlere, cinsiyetçi ve homofobik yaklaşımlara, kadın düşmanlarına birlikte karşı koymaya ve de yıllardır yılmadan sürdürdüğümüz eşitlik, özgürlük, emek, barış, laiklik, demokrasi mücadelemizi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz” denildi.