Hacettepe Mahallesi’nin gündemi: Yoksulluk ve pandemi

  • 09:05 3 Mart 2021
  • Emek/Ekonomi
 
Öznur Değer 
 
ANKARA - Ülkede hiç dinmeyen ancak pandemiyle birlikte level atlatan ekonomik yoksunluğun ve sınıflar arası eşitsizliğin en somut örneğini oluşturuyor Hacettepe Mahallesi. Mahallenin bir ucu yıkık, dökük gecekondu evlerle çevriliyken, bir yanı ise yeni ve lüks evlerle dolu.
 
Ülkede yaygınlaşarak her alana sirayet eden yoksulluk, toplumun büyük kesimini etkisi altına aldı. Öyle ki soluduğumuz hava bile değişkenlik gösterebiliyor. Aynı kentte farklı havaları soluyabiliyor; aynı mahallede farklı bir atmosfere tanık olabiliyoruz. Ankara da yaşam standartının aynı mahallede bile değişkenlik gösterdiği, sınıfsal farklılıkların yoğun hissedildiği metropollerden biri.
 
Akyurt, Altındağ, Ayaş, Bala, Beyazarı, Çamlıdere, Çankaya, Çubuk, Elmadağ, Etimesgut, Evren, Gölbaşı, Güdül, Haymana, Kahramankazan, Kalecik, Keçiören, Kızılcahamam, Mamak, Nallıhan, Polatlı, Pursaklar, Sincan, Şereflikoçhisar ve Yenimahalle olmak üzere 25 ilçeden oluşan Ankara’nın her bir ilçe ve mahallesinde farklı hayatlar ve sınıfsal farlılıklar var.
 
8 binlik nüfusta sınıf ayırımı
 
25 ilçeden biri olan Altındağ ilçesindeyiz. 396 bin 165 kişilik nüfusa ev sahipliği yapan ilçenin Hacettepe Üniversitesi’nin eteğinde olan Hacettepe Mahallesi’nde ilerliyoruz. 8 bin 934 kişinin yaşam sürdüğü mahallede yoğun bir şekilde hissedilen tek şey, sınıf ayırımı.
 
Mahalleye adeta kırmızı bir şerit çekilmiş gibi. Bu kırmızı şeritin bir tarafı yokluk ve yoksulluk, bir diğer yanı ise lüks yaşamı simgeliyor. Mahalle iki sınıf arasında bölünmüş durumda. Mahallenin bir bölümü yıkık binalar, kırık camlar, pandemi nedeniyle işsiz kalan insanlar ve geçinemeyenlerin mekanı olmuş.
 
Belediyenin yarattığı tahribat
 
Mahalledeki evlerin büyük bir bölümü Altındağ Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından cüzi bir miktar karşılığında satın alınmış. Kimileri metrekaresini 500 TL’ye satmak zorunda kalmış, kimi daha düşük bir fiyata. Bu mahallede yıllardır yaşadığı evini 80 bin liraya satmak zorunda kalanlar var. Satılan evlerle yeni bir ev almak ise mümkün deği. Çoğu belediye tarafından satın alınan evlere komşuluk eden insanlar ise büyük bir yoksulluk içinde. Evlerin tamamı oldukça eski, yıkık ve dökük.
 
Pandemi işsizliği derinleştirdi
 
Mahallede iki sınıf arasında adımlarımızı hızlandırırken Eylül Sokak’ta duraksıyoruz. İlerde oturmuş ve sohbete koyulmuş 4 kadın görüyoruz. Yanlarına oturuyor ve sohbetlerine misafir oluyoruz. Kadınların komşu olduğunu anlıyoruz. Her biri yıllar önce ülkenin çeşitli yerlerinden gelip burada yaşamaya başlamış. Konya’dan geleni de var, Maraş’tan geleni de, Haymana’dan geleni de. Sohbete koyulduğumuz kadınlar başlıyor şikayetlerini anlatmaya. Kadınlardan biri geçim sıkıntısını anlatmaya başlıyor. “Pandemi hepimizi vurdu. Ben de eşim de çalışamaz hale geldik. Kiramızı ödeyemiyoruz. Eşim lokantada çalışıyordu, pandemiden dolayı kapanınca o da işinden oldu. Ne yapacağımızı bilemiyoruz” sözleriyle içinde bulunduğu durumu özetliyor.
 
Diğer kadınlar da farklı durumda değil. Kadınlardan biri de devletin ekonomik yardımda bulunmamasından yakınıyor. Bir diğeri de AKP’nin mitinglerinin ardından artan vaka artışlarını eleştiriyor.  
 
Perdeli kimsesiz evler
 
Ev sayıları fazla olmasına rağmen görünürde mahallenin sakinliği dikkatimizi çekiyor. Öğrendiğimize göre kimi, evini terk etmek zorunda kalmış olmasına rağmen evindeki perdeleri sökmemiş ve evde yaşıyor gibi bir algı yaratmak istemiş. “Çünkü evden çıktığında evini her an yıkabilirler” diye izah ediyor bir teyze bu durumun sebebini. “Ben bu evi şimdi boşaltayım gideyim, bir ay sonra bunu bulamam. Yıkarlar dökerler, demirlerini sökerler. Hırsızlar da kol geziyor buralarda. Emekli maaşımla geçinemiyorum. Ev alamıyorum. Belki belediye bizden de alacak evimizi. Belediye yıkacak diye eve ne bir eşya alabiliyoruz ne de tadilat yapabiliyoruz. Gecekondu değil mi günden güne yıkılıyor işte” diye sürdürüyor sözlerini.  
 
Pandemiyle artan işsizlik, derinleşen yoksulluğun en derin hissedildiği mekanlardır gecekondu evler. Sohbetlerine eşlik ettiğimiz kadınlar ise bunun birer canlı örneği. Aynı mahalle iki farklı dünyaya ev sahipliği yapıyor adeta. Bu bile ülkenin içinde bulunduğu eşitsizliğin tablosunu gözler önüne seriyor.
 
Tek sorun geçim
 
Sokaktan ayrılıp ilerlediğimizde yolda bir başka kadınla karşılaşıyoruz. İsminin Fatma Bozdoğan olduğunu öğrendiğimiz kadın başlıyor geçim sıkıntılarını anlatmaya. İki çocuğu üniversiteye hazırlanan Fatma, geçinebilmenin ve çocuklarını okutabilmenin derdinde. Yaşadığı mahallede güvende olmadıklarını dile getiren Fatma, geceleri sokağa çıkamadıklarını belirtiyor. “Maddi olarak gücümüz olmadığı için burada yaşamak zorundayız” diyen Fatma sözlerini şöyle sürdürüyor:“İmkanım olsa çocuklarımı burada yaşatmam. 2010’dan beri mahalle kentsel dönüşümle bu halde. Pandemide daha da zorlandık. Günlük olarak evlere temizliğe gidiyorum. Haftada 2 gün çalışıyorum. Bu şekilde geçinmeye çalışıyorum.”
 
Görüştüğümüz kadınlar fazla söz kuramayacağımızı gösteriyor. Hacettepe Mahallesi sadece Ankara’nın değil, ülkedeki eşitsizliğinin en güncel örneği.