‘Direnişin bir parçası olacağız’

  • 09:03 15 Şubat 2021
  • Emek/Ekonomi
 
Habibe Eren
 
ANKARA - Pandemi sürecinde emekçi kadınların sorunlarının arttığını dile getiren Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım Dağ, emekçi kadınların sorunlarının çözümüne dair kimi çalışmalar gerçekleştireceklerini vurguladı. Simge yaklaşan 8 Mart’ı da hatırlatarak, “21’inci yüzyıl kadın yüzyılı olarak tanımlanıyor. Bizler de bu direnişin bir parçası olarak mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
 
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) 28-29 Kasım 2020 Ankara’da pandeminin gölgesinde gerçekleştirdiği 11’inci Olağan Kongre sonrası yeni yönetimini belirledi. Eğitim Sen’in yeni dönem Merkez Kadın Sekreteri olan Simge Yardım Dağ, pandemi sürecinde eğitim alanında yaşanan sorunlara, kadın emekçilerin maruz kaldığı hak ihlallerine ve önümüzdeki dönem planlamalarına ilişkin konuştu.
 
‘Sendika içinde erkek egemenliği ile de mücadele ediyoruz’
 
Eğitim Sen’in kurulduğu günden bu yana emek, demokrasi, barış mücadelesinin yanı sıra kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini yürüttüğünü ifade eden Simge,  son zamanlarda kadınlara yönelik artan şiddete dikkat çekti. İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ünün tartışmaya açıldığını dile getiren Simge, “Emekçi kadınların emek mücadelesini, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi üzerinde katkı sunan, önü açan bir yerden yürütmesi her zaman temel politikamız olmuştur. Biz eğitim emekçileri olarak aynı zamanda sendika içerisindeki erkek egemenliği ile mücadeleyi de bir bütün olarak değerlendiriyoruz. Kadın kurumsallaşmalarını sağlayan, kadın çalışmalarını, kadın sekreterlikleri ve kadın meclislerini daha işlevselleştirmeye dönük politikalarımız her zaman var olmuştur ve bundan sonraki süreçte de aynı biçimiyle mücadeleyi yürütmeye devam edeceğiz” dedi.
 
‘Kadın eğitimciler eşitsizliği daha derinden yaşadı’
 
Eğitim alanında kadın emekçilerin daha fazla eşitsizliğe maruz kaldığına dikkati çeken Simge, şöyle konuştu: “Yine çocuklarımız ve öğrencilerimiz açısından bu eşitsizlikler bu süreçte çok derindi. Pandemi sürecinde aslında yeni bir dönemi deneyimledik. Esnek çalışma modelleri, sermayenin ve iktidarın her zaman gündemindeydi ve çeşitli paketlerin içerisinde kadınlara ‘müjde’ olarak sunuldu. Biz bunlara itirazlarımızı ifade ettik. Fakat şunu ifade etmek gerekir ki, pek çok kadın eğitim emekçisi açısından bu paketler sunulduğunda olumlu olarak değerlendirilen bir yanı vardı. Çünkü toplumsal cinsiyet rolleri içerisinde belki bu rollerle birlikte mesleğini de sürdürebilmek iş yoğunluğu açısından daha olumlu gibi görünüyordu. Fakat pandemi sürecinde kapsamlı bir şekilde bunun kadın eğitim emekçileri açısından bir müjde olmadığını, kadınlara sunulan bir alternatif olmadığını deneyimledik.”
 
‘Tüm güne yayılan bir çalışma modeli’
 
Uzaktan eğitim süreciyle birlikte kadın eğitim emekçileri açısında ciddi bir eşitsizlik süreciyle karşı karşıya kaldıklarını dile getiren Simge, ev içi rollerin yanı sıra çocuk, yaşlı bakımını üstlenen kadınların aynı zamanda uzun saatlere varan bir şekilde çalıştığını vurguladı.  “Kendi yaşam planlarımızın ötesinde bize dayatılan bir çalışma sistemiyle karşı karşıya kaldık” diyen Simge, mevcut mesai sisteminde, en geç 17.00’ye kadar çalıştıklarını ancak uzaktan eğitim süreci ile birlikte bu saatin 20.00’ye kadar sarktığını dile getirdi.  Aynı zamanda veli olan eğitim emekçileri için bu durumun daha da zorlaştığına işaret eden Simge, “Derslerin üzerine katkı sunmayı sağlamak hem de kendi öğrencilerine ders anlatmak zorunda olan eğitimciler iki işi bir arada yürütmek zorunda kaldı. Şu da bir gerçeklik; evde yeterince teknolojik araç yok. Özellikle veli olan eğitim emekçisi kadın arkadaşlarımız kendi ders programlarını çocukların programlarına göre ayarlamak durumunda kaldılar ve tüm güne yayılan bir çalışma anlamına da karşılık geldi” diye konuştu.
 
‘İstismar ve şiddet arttı ama gözlemleyip ulaşamıyoruz’
 
Kadın emekçilerin sorunlarına yönelik bir çözüm getirilmediği gibi kadınların kendi bütçelerini zorladığını da ifade eden Simge, şöyle devam etti: “Pek çok arkadaşımız bilgisayar, tablet almak ve internet paketlerini yükselmek zorunda kaldı. Bakanlık bu durumda herhangi bir ek bütçe sağlamadı ya da bunu gören bir yerden politika üretmedi. Online eğitim sistemiyle birlikte veliler çok fazla yaşamımızın içerisine dâhil olmaya başladı ve kadın arkadaşlarımıza yönelik şikâyetler arttı. Yani bu süreçte ‘öğretmen saçıyla oynuyor’ diye şikâyet edilen arkadaşlarımız vardı. Tabi aynı biçimiyle kız çocuklarına da yansıması olumsuz oldu. Kız çocukları eğitim alanlarından uzaklaştı. Yani bir bütün istismar ve şiddet vakaları arttığını biliyoruz. Şiddete ve istismara maruz kalan çocukları okullarda çok rahat gözlemliyor ve müdahale edebiliyorken şu an çocukların ve özellikle kız çocukların yaşamına ulaşamıyoruz, ne yaşıyorlar bilemiyoruz. Bir bütün olarak uzak eğitim cinsiyet eşitsizliği üzerinden hem eğitim emekçisi kadınları hem de kız çocuklarının yaşadığı eşitsizlikleri çok daha derinleştirdi.”
 
‘Çalıştay ve raporlama çalışması yapacağız’
 
Eğitim Sen olarak esnek çalışmaya ilişkin önümüzdeki dönemlerde çalışmalarının olacağını aktaran Simge, esnek çalışmayı nasıl tanımladıkları, bu çalışma biçiminin kadın emekçilere ve ev içi rollere yansımasının nasıl olduğu üzerine çalışacaklarını bildirdi. Simge, “Kadın emekçi üzerindeki deneyimler ile birlikte esnek çalışmanın ne olduğunu tarif etmek, tanımlamak üzerinden araştırma ve planlamamız var. Sonrasında da çalıştay sürecini örgütleyerek ne yaşadığımızı’ raporlaştıracağız. Bu raporları da kamuoyunun yanı sıra uluslararası sendikalar ve örgütlerle paylaşarak bir program hattı oluşturmak ve Bakanlığa bu anlamıyla taleplerimizi iletmek gibi bir çalışmamız var. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı bir açıklamasında ‘Yüz yüze eğitime geçsek bile sonrasında da aslında uzaktan eğitimi, online eğitimi devam ettireceğiz’ dedi.  Bu zaten yapılmak istenen bir şey. Eğitim emekçilerine yönelik esnek çalışma modelleri artık yavaş yavaş uygulanmaya devam edilecek” ifadelerini kullandı.
 
‘Direnişin bir parçası olacağız’
 
Bu süreçte 8 Mart’ı gündemlerine aldıklarını ve kadın emeği üzerine yoğunlaşarak yaz dönemine kadar Toplu İş Sözleşmesi’ne (TİS) ilişkin bir kampanya yürütmeyi planladıklarını aktaran Simge,  “Yerellerde ve şubelerimizde paneller ve çalışmalar yaparak esnek çalışmayı tartışmaya açan ve değerlendiren bir çalışma genel hedeflerimizden biri” dedi.
 
Yaklaşan 8 Mart’a ilişkin çalışmalarına başladıklarını aktaran Simge, “8 Mart bizler açısından sözümüzü ifade edebildiğimiz, direnişi örgütlediğimiz bir alan. Bu süreçte özellikle, Boğaziçi Üniversitesi’yle başlayan bir hareket ve direniş söz konusu. Bu direnişi 8 Mart’ta kadınlarla birlikte yükselmek ve birbirini besleyen bir yerden alanlara taşımak gerekiyor. 8 Mart ile ilgili planlarımızın oluşturmaya başladık ve şubelerimiz çalışmalarına başladılar. Özellikle, kentlerdeki kadın platformları ile birlikte alanlarda ve sokaklarda taleplerimizi dillendirmeye devam edeceğiz. 21’inci yüzyıl kadın yüzyılı olarak tanımlanıyor. Bizler de kamu emekçileri olarak bu direnişin bir parçası olan ve direnişi örgütleyen bir yerden mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.