‘İleriye değil geriye giden bir hak silsilesi var’

  • 09:02 1 Şubat 2021
  • Emek/Ekonomi
 
ANKARA - Geçtiğimiz günlerde başlattıkları" Maskeler konuşuyor" isimli kampanyalarına ilişkin konuşan SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey, “İleriye değil geriye giden bir hak silsilesi var” diyerek taleplerini haykırmak için alanları kullanmaya devam edeceklerini söyledi. 
 
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)  pandeminin Türkiye’de başladığı mart ayından bu yana sağlık alanında yaşanan sıkıntıları, taleplerini ve maruz kaldıkları hak ihlallerini dile getiriyor. Tüm bu mücadeleye rağmen bir yıldır hükümet, SES’in ve diğer sağlık meslek örgütlerinin taleplerini görmüyor. Taleplerini duyurmak için demokratik haklarını kullanan emekçiler ise bu kez polis saldırısına ve gözaltılara maruz kalıyor. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin özlük haklarının ve taleplerin karşılanması için geçtiğimiz haftalarda Ankara Şehir Hastanesi önünde alkışlı protesto eylemine daha başlamadan müdahale edildi ve birçok kişi gözaltına alındı. Ankara’da sağlık emekçilerine yönelik polis şiddetinin artması da dikkat çeken konulardan biri. 
 
SES, tüm bu ihlallere karşı "Çığlığımız Duyulmadı, Taleplerimiz Görülmedi. Şimdi Sıra Maskelerimizde" diyerek 11 Ocak’ta “Maskeler konuşuyor” kampanyası başlattı. SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey kampanyada öne çıkan talepleri, sağlık emekçilerin özlük haklarının neleri içerdiğini ve kampanyanın gidişatına ilişkin konuştu. 
 
‘Sesimizi duymayan bir iktidar, bir Sağlık Bakanı var’
 
Sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışan sağlık emekçilerinin kapitalizmin neo-liberal politikalarından kaynaklı çok derinlikli sorunlar yaşadığını belirten Selma, “Pandemi sürecinde personel eksikliği, disiplin eksikliği, sağlık emekçinin özlük haklarının tırpanlanması ve ekonomik olarak pek çok ciddi sıkıntılar yaşandı ve her şeyden önce alınmayan tedbirlerden dolayı çok sayıda sağlık emekçisi yaşamını kaybetti. 120 bine aşkın sağlık emekçisi maalesef Covid’e yakalandı. 11 Ocak’tan itibaren bunu bir kampanyaya dönüştürelim istedik. Çünkü sesimizi duymayan bir iktidar, bir Sağlık Bakanı var. Bizi hiçbir şekilde görmek istemeyen ve bizi görünmez kılan bir sistemle karşı karşıyayız” ifadelerine yer verdi.
 
‘Sağlık emekçileri yoksulluk sınırın çok çok altında’
 
Pandemi sürecinde yaşadığı sıkıntılar üzerine konuşamadıklarını, konuşsalar da seslerini duyuramadıklarına dikkat çeken Selma,  sözlerini şöyle sürdürdü: “Madem sıkıntılarımızı, sesimizi duyuramıyoruz bunu, maskeler üzerinden yürütebilir miyiz? diye bir tartışma yürüttük. Biz tüm taleplerimizi maskelerimize yerleştirecek şekilde 4 haftalık bir program oluşturduk. Kampanyanın ilk haftası tamamıyla ekonomik talepler üzerinden yürütüldü. Bir bütçe sürecinden geçtik ve bununla ilgili TÜİK'in verileri üzerinden bir enflasyon tespiti ve diğer kamu çalışanların olduğu gibi sağlık emekçilerin de maaşları planlandı. Çalıştığımız koşularda aldığımız maaş çok düşük ve bunu ifade etmek için ilk hafta tamamen ekonomik talepler, döner sermaye üzerinden, nöbet paraları üzerinde bir tartışma yürüttük. Şu an bir sağlık emekçisi maalesef 7 ile 24 saatini sağlık hizmetine verdiği halde 6 bin altında bir rakama mâhkum edildi. Türkiye koşularında şu anda açlık sınırı 3 bin 8 yüz 25, yoksulluk sınırı da 8 buçuk milyon lira üzerinden, diye ifade ediliyor. Sağlık emekçileri yoksulluk sınırın çok çok altında, açlık sınırın da çok az üzerinde bir ekonomiyle karşı karşıya kalmış durumunda. Biz ilk itirazlarımızı oradan yürüttük.”
 
'Meslek  hastalığı sayılması noktasında mücadeleye devam'
 
Özlük haklarını genişletilmesine dönük yıllardır çok ciddi eylem, etkinlik ve planlamalar yaptıklarını ifade eden Selma, Meclis’le, toplumla bağ kurmaya çalıştıklarını ama buna dönük herhangi bir taleplerinin karşılanmadığı belirtti. Selma, “Covid -19 ‘meslek hastalığı’ sayılsın noktasında sağlık emekçilerin çok ciddi tartışmasını, propagandasını yaptık. Çünkü sonuçta bir vatandaşa göre sağlık emekçisi 14 kat daha fazla Covid’le daha yüz yüze olduğu için daha tehlikede. Toplumda sağlık bizim için her şeyden önce çok daha kıymetli, çok daha önemlidir. Eğer daha sağlıklı bir toplumda biz sağlık emekçileri olarak hizmet sunarsak doğal olarak iş yükümüzün daha da azalacağını düşünüyoruz. Tüm toplumun aşılanmasını, toplumsal bağışıklığın bir an önce oluşturması için bu sistemi, Sağlık Bakanlığı, topluma bu bilgilerini aktarmak için gündeme getirmeye devam edeceğiz” dedi.
 
‘Yasal düzenlemenin yapılması noktasında ısrarcıyız’
 
“Maskeler konuşuyor” kampanyasının özlük hakları üzerinde yürüttüklerini, yıllardır sağlık alanında az sağlık emekçisiyle çok büyük işler yapılmaya çalışıldığını ifade eden Selma, “Pandemi döneminde gerçekten krizin en üst seviyesinde olmasına rağmen çok az sağlık emekçisi ile bu süreç yürütüldü. Sağlık emekçileri gerçekten çok ciddi bir fedakarlık gösterdi. Her ne kadar Sağlık Bakanı bu süreci iyi yürütüldüğünü söylese de bu tamamen sağlık emekçilerin fedakarlığıyla, özverisiyle gerçekleşen bir süreçtir ki bizim açımızdan çok önemlidir. Özlük haklarımız 3600 ek göstergede yıllardır talep ediyoruz. Dönem dönem AKP hükümeti, seçimim propagandalarında kullandığı ‘ hemşirelere, polislere, askerlere belli bir kesime vereceğiz’ tarzında cümlelerden sonra maalesef seçim süreci bittikten sonra 3600 tartışması tamamen gündemden, kamuoyundan kaldırılıyor” şeklinde konuştu. 
 
‘İleriye değil geriye giden bir hak silsilesi var’
 
Bunun yanı sıra en büyük sorunlarının kreş olduğunu aktaran Selma, kreşin kadınların meselesi olmadığını ve bütün ebeveynlerin meselesi olduğunu ifade etti. Pandemi sürecinde kreşin ne kadar önemli bir sorun olduğunun açığa çıktığını vurgulayan Selma, “Özellikle okulların, kreşlerin kapatılması ve birçok alan kapatılmışken sağlık emekçilerini rahatlatacak bir şeylerin yapılmaması, bu süreçte sağlık emekçilerinin ne kadar yardıma ihtiyaç olduklarını ortaya çıkardı. Sağlık emekçileri ne izinlerini, ne emekli olma haklarını, ne de istifa haklarını kullanabildiler. Her ne kadar geçen hafta bir yasal düzenlemeyle bunların önündeki engeller kalksa bile emeklilik haklarının önünde hala bir yasaklama var” şeklinde konuştu. 
 
Özellikle Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) çoğunluğunu sağlık emekçilerinin oluşturduğunu aktaran Selma, “Hiçbir şekilde ileriye değil geriye giden bir hak silsilesi var. Bunları biz hem koruyan hem de hak ilerleme noktasında çalışmalarımızı devam ediyoruz” dedi.
 
‘Performans sistemini kabul etmiyoruz’
 
Sağlık emekçileri olarak “performans sistemini”  başından beri kabul etmediklerinin altını çizen Selma, sözlerine şöyle devam etti: “ Her şeyden önce yoksulluğun üstünde temel ücret istiyoruz. Bu özlük haklarımızı temel ücreti de dâhil etmek istiyoruz. Çünkü biz bu sistemin sağlık alanında çalışanlar arasında çok ciddi eşitsizlikler yarattığını ve iş barışını bozduğunu ifade ediyoruz ki bu süreçte maalesef bunlar yaşandı. Çünkü performansla ilgili Sağlık Bakanı ‘tabandan ödeme yapıyoruz’ dedi. Oysa bu tabandan ödeme dediği hastanelerin geliri üzerinden planlandığı için 50 liraya, 100 liraya tekabül eden bir ek ödemeydi. Ama toplumda yansıması, sanki sağlık emekçileri bin lira, 2 bin lira, 3 bin lira, 5 bin lira ek ödeme alıyor tarzda bir algı oluşturuldu."
 
 ‘Bu emeğin hesabını tabi ki iktidara soracağız’
 
Geçtiğimiz günlerde ‘Maskeler konuşuyor’ eylem etkinlikleri kapsamında Ankara Şehir Hastanesi’nin önünde bir basın açıklaması yapmak istediklerini ancak daha eyleme başlamadan polis müdahalesi ile karşılaştıklarını ve gözaltına alındıklarını kaydeden Selma, “Yani biz sesimizi duyurmaya çalışıyoruz ama o alan bize açılmıyor. Tamamıyla görünmez kılınmak isteniyor. Çünkü bu ülkede hakkını almak bir insanın tek adamı iki dudağının arasında; o isterse olur, o istemese tamamıyla görünmez kılınırsınız. Biz sağlık emekçileri olarak hala bu süreçte alanda görünmez kılınmaya çalışılıyoruz. Ama bu noktada mücadelemiz sürüyor, sürecek de. Geçmiş yıllarda olduğu gibi ve bugün de olduğu gibi biz alanları, sokakları şu anda ‘Maskeler Konuşuyor’ kampanya hukuk çerçevesinde kullanmaya çalışıyoruz. Bu emeğin hesabını tabi ki iktidara soracağız. Bunun için mücadele edeceğiz” diye kaydetti.
 
‘Ankara’da 4 yıldır çok faşizan bir polis yapısıyla karşı karşıyayız’
 
SES’in bulunduğu tüm illerde eylem ve etkinlikler yapıldığını ancak Ankara’da yasaklarla karşılaştıklarını dile getiren Selma, “İzmir’deki bir sağlık emekçisi sokağa çıkabiliyor, İstanbul’daki sağlık emekçisi veya diğer sağlık kamu emekçisi çalışanları çıkabiliyor, Diyarbakır’daki çıkabiliyor ama Ankara’daki çıkamıyor. Maalesef Ankara’da 4 yıldır çok faşizan ve baskıcı bir polis yapısıyla karşı karşıyayız. Ankara’da hiçbir şekilde burnunu dışarı çıkarmayacak bir noktada, baskı ve şiddetle karşı karşıyayız. Bizler alanlara çıkmaya devam edeceğiz. Sesimizin duyulmasını istemiyorlar. Çünkü onlarda bizim haklı olduğumuzu biliyor” dedi. 
 
‘Biz hakkımızı sokakta aramayacağız da nerede arayacağız’
 
Sağlık emekçilerinin pandemi sürecinde hem emek verip hem toplum sağlığı noktasında çaba gösterdiğini vurgulayan Selma, “ Hükümet bizim kendimizi ifade etmemizin önünü açması gerekirken tam tersine sesimizi kısmaya çalışıyor. Çünkü şunu istiyor: Ben istersem istediğin kadar çalışabilirsin, ben ne demek istesem sen onu yapmakla yükümlüsün, ben nasıl istiyorsam sen öyle o şekilde durmak zorundasın’. Biz gerekirse yine sokağa çıkacağız. Hakkımızı sokakta aramayacağız da nerede arayacağız? Biz sesimizi, bulunduğumuz iş yerlerin önlerinde çıkarmayacağız da nereye gideceğiz. Çalışma koşullarımız veya sağlık hizmetindeki sunumunda yapılan yanlışlıkları, hataları söylemeyeceğiz de kim söyleyecek. O yüzden ısrarcıyız, devam edeceğiz” diye belirtti.