'Asgari ücretle 'sadakaya' ulaşamayanın öleceği bir toplum isteniyor'

  • 09:01 11 Aralık 2020
  • Emek/Ekonomi
Habibe Eren 
 
ANKARA -  Asgari ücret miktarının açlık sınırının altında olmasıyla yoksulluğun hem yönetilmesi hem de sürdürülmesinin amaçlandığını kaydeden iktisatçı Melda Onur, “Kadınların durumu en içler acısı. İşyerlerinde ‘vasıfsız’ adı altında çalışan kadınların çoğunluğu zaten asgari ücretli. Ücretin düşüklüğü patronla prim-vergi ödeme ‘açıktan ver pazarlığı’ ve güvencesizliği getiriyor. Ayrıca çoğunlukla ailenin bütün görünmeyen giderleri kadının üzerinde” dedi. 
 
Asgari Ücret Tespit Komisyonu geçtiğimiz günlerde ilk toplantısını gerçekleştirdi. Pandemi koşullarında, derinleşen ekonomik kriz ve artan yoksulluk gölgesinde yürütülen asgari ücret tartışması; emekçileri ve işçileri görmeyen bir yerden yürütülüyor. 2020 yılında 2 bin 324 lira 70 kuruş olarak belirlenen ve açlık sınırı altında olan asgari ücrete karşı bu yıl; işçi, emekçi sendikaları ve siyasi partilerin teklifi 4 bin TL.  
 
İktisatçı Melda Onur asgari ücretin nasıl belirlendiğini ve hükümetin asgari ücret politikasını 10 soruda ajansımıza değerlendirdi. 
 
*Asgari ücret nedir? 
 
Bu soru tek başına sorulduğunda en basit tanımı şöyle olabilir: ‘Asgari ücret, bir çalışanın en temel ihtiyaçlarını karşılamasına yetecek ve bir miktar da refah payı bırakacak en düşük ücrettir.' Burada önemli olan kime ödeneceğidir. Bunu ekonomistler, sosyologlar, antropologlar, siyasetçiler, sendika temsilcileri farklı şekilde ifade edecektir. Ama ben kendi tanımımı yapayım: Bence "asgari ücret", "vasıfsız" diye tanımlanan çalışanlar için "sadece iş tanımı" çerçevesinde ödenmesi gereken minimum gelirdir. Buna ilk işe başlama rakamı diyebiliriz. 
 
Ancak ülkemizde asgari ücretin alt limit olmaktan çıkıp standart bir ücret haline getirilmesi sorunların en önemli nedenlerinden biridir. Bu yüzden de ülke gündemini aylarca tutmakta, tartışılmakta, siyasiler arasında polemiklere neden olmakta ve seçim kampanyalarının da başlıklarından biri olarak kullanılmaktadır. Asgari ücret yoksulluğun sürdürülebilirliğinin bir aracı haline dönüştürülmüştür. 
 
Bence asgari ücretle işe giren kişinin bırakın yıllarca, uzun aylar boyunca asgari ücretle çalışıyor olmasının hiçbir mantığı olamaz. Bu kişi 1 ay sonra bile asgari ücrete tekabül edecek emeğin üstünde bir iş yapıyordur. Bu nedenle Türkiye'de bunca yaygınlığı ve asgari ücretle çalışma süresinin uzunluğu büyük bir sorun. Tamamen farklı bir bakış açısıyla çözülmesi gereken bir sorun. Asgari ücret "çalışma yaşamının dayandığı temel ücret" olamaz. Onurlu bir çalışma ortamı için onurlu bir yaşamın temininin "geçici" uygulamalarından bir olmalıdır.
 
“Tabii ki Asgari Ücret devletin istatistik birimlerinin ilk elden yaptığı yoksulluk çalışmaları ile belirleniyor ama gibi bakış açısı çalışanın refahı değil, işverenin en düşük ücretle emek satın alması olarak bakıldığında bir geriye hesaplamaya dönüşüyor. İstatistik kurumları devletin güdümünde ve rakamlarla çok rahat oynanabilir.”
 
*Asgari ücret nasıl hesaplanır?
 
Bu soruyu, sorduğunuz zaman almanız gereken yanıtın içinde aslında asgari ücret alacak çalışanın, çalışarak onurlu bir yaşamı sürdürebilmesi için gereken kalemlerin sıralanmasını görmek istersiniz. Yani konut, temel beslenme ve diğer tüketim ihtiyaçları, genel giderler, ulaşım, internete ulaşım ve tabii bir miktar refah payının kalemleridir bunlar. Ama genelde "Asgari Ücret Nasıl Hesaplanır" sorusunun yanıtı olarak, brüt olarak belirlenmiş asgari ücretin üzerinden hangi kesintilerin yapılarak net rakama ulaşılacağı yani işverene gereken bilgiye ulaşırsınız. Çünkü bakış açısı böyle. Tabii ki asgari ücret devletin istatistik birimlerinin ilk elden yaptığı yoksulluk çalışmaları ile belirleniyor ama dediğim gibi bakış açısı çalışanın refahı değil, işverenin en düşük ücretle emek satın alması olarak bakıldığında bir geriye hesaplamaya dönüşüyor. İstatistik kurumları devletin güdümünde ve rakamlarla çok rahat oynanabilir. Ayrıca ülkedeki bölgesel ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler de asgari ücretin hesaplanmasına girmiyor. 
 
*Asgari ücret belirlenirken nelere dikkat ediliyor?
 
Pratikte öncelikle işveren örgütlerinin baskılarına dikkat ediliyor. Onların üst sınırı koymaları gerekiyor. Ondan sonra da geriye doğru pazarlıklarla hesaplanıyor. Alt limiti de zaten işçi sendikaları koyuyor. Ama nelere dikkat edilmesi gerekiyor derseniz, bir kere asgari ücretin, Anayasa'nın 56. maddesinde yer alan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını sağlaması gerekiyor. Yani sağlıklı bir çevre, konut ve bunu sürdürecek kamusal hizmetlerin ücretlerini karşılayabiliyor olması gerekiyor.  Yine çalışanın 1 aylık geçimini, ulaşımını sağlıklı, güvenli şekilde temin etmesi gerekiyor. Ve yine bir miktar refah payı sağlaması gerekiyor. Yani asgari ücret kalemleri dediğimiz tek tek insan hakkı ve sosyal hak kalemlerinin alt alta yazılarak ve bunların maddi karşılıkları üst üste konarak belirlenmelidir. Temel sosyal hakların kamusal temini asgari ücret açısından da belirleyicidir. Yani ücretsiz sağlık hizmeti, su, yakıt,  elektrik gibi temel giderlere belirli bir kullanıma kadar düşük bedel gibi uygulamalar varsa bunlar da asgari ücreti belirlemede birer girdi olarak kullanılabilir.
 
“İktidarların yıllarca asgari ücreti bir mağduriyet haline getirmeleri, kapitalizmin emek sömürüsü, kalkınma-büyüme denen canavarın asgari ücret üzerine inşa edilmesi, ülkenin toplumsal yapısı gereği asgari ücretin birçok hanede en az 4-5 kişilik bir aileyi besliyor olması, asgari ücret dışındaki sosyal hak desteklerinin adaletsiz, eşitsiz ve ideolojik hale getirilerek verilmesi gibi nedenlerle asgari ücret ülke gündemini ilgilendiren bir kangren haline dönüştürülüyor.”
 
*Asgari ücret sadece işçiyi, emekçiyi mi ilgilendiriyor?
 
Aslında belli kriterleri ve matematiği olması dolayısıyla yalnızca ücreti alan ile vereni yani çalışan ile işvereni ilgilendirmesi gerekiyor. Ama Türkiye'de senelerdir her yıl sonunda yeni asgari ücretin ne olacağı bütün ülkeyi ilgilendiriyor. İktidarların yıllarca asgari ücreti bir mağduriyet haline getirmeleri, kapitalizmin emek sömürüsü, kalkınma-büyüme denen canavarın asgari ücret üzerine inşa edilmesi, ülkenin toplumsal yapısı gereği asgari ücretin birçok hanede en az 4-5 kişilik bir aileyi besliyor olması, asgari ücret dışındaki sosyal hak desteklerinin adaletsiz, eşitsiz ve ideolojik hale getirilerek verilmesi gibi nedenlerle asgari ücret ülke gündemini ilgilendiren bir kangren haline dönüştürülüyor. Sanki bir yoksullukla mücadele temel geliri gibi algılanıyor. Bu da çok yanlış bir şekilde asgari ücretlinin sayısının artmasına, süresinin uzamasına ve yaygınlaşmasına neden oluyor. 
 
*Asgari ücretliden kesilen primler, vergiler ile asgari ücrete toplamda yapılan kesintiler ne kadar?
 
Şöyle kabaca hesapla asgari ücretin 100 lirasının 79 lirası çalışanın cebine gidiyor. İçinde sigorta kesintileri, gelir vergisi, damga vergisi var. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması senelerdir konuşulur senelerdir de kabul görmez. Olması gereken asgari ücretin bu kesintilerin dışında olması. Asgari geçim indirimi adı altındaki vergi iadeleri çok bir rakam değil, kanayan yaraya üflemek gibi. Ama esas olan asgari ücretin kısıtlı süreli olmasıdır bence. Neredeyse herkesin asgari ücretle yıllardır çalıştığı işyerleri var. Bu normal değil. 
 
*AKP iktidarı döneminde nasıl bir asgari ücret politikası güdüldü?
 
Tamamen işveren odaklı. İş durmasın kalkınma işçinin teri, kanı, canı pahasına sürsün. Ama dediğim gibi mesele sadece asgari ücret değil, genel olarak tüm sosyal hak başlıklarında yönetilebilir yoksulluk sistemini tercih ettiler. Vatandaşların sosyal hakları gasp edilerek, yerine siyasi amaçla kullanılacak sosyal yardımlar gelsin ve bağımlılık yaratılsın istediler. Sonucu tam bir toplumsal çöküş.
 
“İşyerlerinde "vasıfsız" adı altında çalışan kadınların çoğunluğu zaten asgari ücretli. Ücretin düşüklüğü patronla prim-vergi ödeme açıktan ver pazarlığı ve güvencesizliği getiriyor. Ayrıca çoğunlukla ailenin bütün görünmeyen giderleri kadının üzerinde.”
 
*Asgari ücret belirlenirken kadınlar dikkate alınıyor mu? Kadınların kayıt dışı çalıştırılmasıyla belirlenen asgari ücret arasında bir bağlantı var mı?
 
Kadınların durumu en içler acısı. İşyerlerinde "vasıfsız" adı altında çalışan kadınların çoğunluğu zaten asgari ücretli. Ücretin düşüklüğü patronla prim-vergi ödeme açıktan ver pazarlığı ve güvencesizliği getiriyor. Ayrıca çoğunlukla ailenin bütün görünmeyen giderleri kadının üzerinde. Hem maddi hem de manevi olarak. Kadın bunu temin edebilmek için geçimlik üretim yapıyor. Kırsalda bahçesini ekiyor, ineğini sağıp süt satıyor. Şehirde elişi yapıyor, yemek yapıyor, temizliğe gidiyor. Ancak bu üretimi/emeği koruyacak bir sistem de yok. Örneğin kırsalda sözde enerji/inşaat yatırımları ile geçimlik üretim alanları yok ediliyor. Nedir bunlar küçük ölçekli bahçe tarımları. 
 
Ancak burada bir başka sorun görünmeyen ve hesap edilmeyen ev emeği. Mesela ev kadınları yani klasik tabirle evin hanımı, tersi de olabilir erkeği, evin annesi ya da babası, ya da evin düzenini sağlayan kişi, bu evin başka bir ferdi de olabilir. Bu kişiler en az bir işletmenin çekilip çevrilmesi kadar çalışıyorlar. Bu nedenle aslında ayrıca "evde çalışan"  bütçesi gerekiyor ve bunun "hane başına" ödenecek bir gelir olması gerekiyor. Bunu da devletin temin etmesi gerekiyor. 
Peki neden ödesin? Çünkü Türkiye'nin toplumsal yapısında çoğunlukla evde mesai gibi çalışan biri var. Eğer herkes çalışıyor ise zaten dışarıdan biri gelip bu işi parasıyla yapıyor, ama bu iş olarak ev halkından birine kaldığı zaman haksızlık aslında anayasaya aykırı olan "angarya" oluyor. Bu nedenle bir hane gelirine de ihtiyaç var.  
 
*Belirlenen asgari ücret miktarının açlık sınırının altında olması ile nasıl bir toplum amaçlanıyor?
 
Yoksulluğun yönetimi amaçlanıyor ve tabii sürdürülmesi. Çünkü yoksulluk cehalete de alan açıyor. Tam da istedikleri gibi... Bağımlı toplum amaçlanıyor. Dedikleri gibi bitaraf olanın bertaraf olacağı, hatta karşı tarafta olanın bertaraf olacağı, asgari ücretle açlık sınırı arasındaki farkın biat şartlı sadaka yardımlarla (ben bunlara sosyal demiyorum, çünkü sosyal yardım iyileştirir, sadaka ise kronikleştirir) kapatabileceği, buna ulaşamayanın ise yok olup gideceği, öleceği bir toplum isteniyor. 
 
*Asgari ücret tespit komisyonunda güvenirliği tartışılan sadece bir işçi sendikasının bulunması ne anlama geliyor?
 
Yukarıda anlattığım yönetim düzeninin temini anlamına geliyor. İşverenin istediği rakamın, yandaş sendikanın pazarlığıyla dayatılması ve bu düzenin hiçbir şekilde değişmemesi, yoksulluğun yönetiminin sürdürülmesi.
 
“Ortak mücadele önemli çünkü çok haklı bir mücadele, kimsenin itiraz edemeyeceği bir mücadele... Emeğin, alın terinin onurlu ve güvenli bir yaşama dönüştürülmesi talebine kim itiraz edebilir ki?”
 
*Tüm bu gelişmelere karşı başta kadınlar olmak üzere işçi ve emekçilere düşen rol ne olmalı?
 
Maalesef hak aramanın bedeli artık çok yüksek. İnsanların canına, özgürlüklerine ve işine mal olabiliyor. Ama ortak mücadele, sendikal mücadele önemli. Bakın Bağımsız Maden-İş su gibi hakları olan tazminatları için ne mücadele veriyorlar. Evet, hak mücadelesine umut oldular ama yarattıkları onca kamuoyuna rağmen hala söz alabilmiş durumdalar, daha tazminat haklarına kavuşamadılar. Yine de ortak mücadele önemli çünkü çok haklı bir mücadele, kimsenin itiraz edemeyeceği bir mücadele... Emeğin, alın terinin onurlu ve güvenli bir yaşama dönüştürülmesi talebine kim itiraz edebilir ki?