Kadınların elinden yılların geleneği: Pekmez, pestil ve sucuk

  • 09:02 13 Ekim 2020
  • Emek/Ekonomi
DİYARBAKIR - Geleneksel kış hazırlığının bir parçası olan üzüm hasadı bu yıl da yapıldı. Sonbaharın başlarında olgunlaşan üzüm, toplanışından sofralara ulaşmasına kadar kadınların elinden, emeğinden geçiyor. Bu zahmetli işi çekilir kılan ise kolektif çalışmaya ve dayanışmaya dayanması…
 
Diyarbakır başta olmak üzere birçok bölge ilinde yetişen üzüm, yaz mevsiminin vazgeçilmez meyveleri arasında yer alıyor. Sonbahar karşılanırken olgunlaşan üzümler, birçok ürüne dönüştürülmek üzere toplanıyor. Üzüm geçtiği aşamaların sonunda pekmez, köfter (şam tatlısı), pestil, sucuk, şarap gibi ürünler şeklinde sofralarda yerini alıyor. Yaz aylarında kurutulan üzümler kış aylarında ise bakliyat olarak birçok yemeğe ekleniyor ya da kuruyemiş olarak tüketiliyor.
 
Üzümün en çok tüketilen ve neredeyse her evde bulunan ürünü ise pekmezdir. Pekmezin birçok faydası bilindiği gibi birçok kullanım alanı da var. Özellikle sabah kahvaltılarının vazgeçilmezi olan pekmez, birçok tatlıda kullanılıyor. Pekmezin vücut direncini artırma, bağışıklık sistemini güçlendirme, iltihap sökme, karaciğeri temizleme ve öksürüğü kesme gibi faydaları biliniyor. 
 
Geleneği sürdürüyorlar
 
Tüm bu ürünlerin elde edilmesinde emeğin büyüğünü kadınlar veriyor. Üzümün bağlardan toplanmasından, son halini almasına kadar birçok aşamasında yer alan kadınlar ucuz iş gücü olarak görülüyor. Bazı bölgelerde ise yurttaşlar kendi bağlarından topladıkları üzümlerle kışa hazırlık yapıyor. 
 
Yazın üzüm, kışın pestil satıyorlar
 
Diyarbakır’ın Silvan ilçesine bağlı Tokvar (Hêcîcerkes) köyünün 1993’te yakılmasından sonra Akçeltik (Dêrika Dêrûnê) köyüne yerleşen yurttaşlar burada yeni bir yaşam kuruyor. Köyde yaşayan kadınlar, köyün yeşil kalabilmesi için şehirden getirdikleri tohumları, fidanları ekiyor. Daha sonra köyde üzüm, incir, patlıcan, biber ve daha birçok sebze ve meyve eken kadınlar, her mevsimde ürünlerini değerlendirerek ekonomik kazanca dönüştürüyor. Kadınlar, yazın üzüm bağlarından elde ettikleri üzümleri satarak, sonbaharda ise kalan üzümleri pekmez, cevizli sucuk ve pestil yaparak kazanç elde ediyor. Aynı zamanda bunu bir gelenek haline getiren kadınlar, kış aylarında akşam sobanın etrafında pestil ve sucukları yiyerek yaptıkları sohbetleri de bırakmıyor.
 
İlk aşama üzüm toplama
 
Akçeltik köyünde evlerine konuk olduğumuz Şahide ve ailesi, bize kapılarını açarak, elde ettikleri ürünlerin yapım aşamasını izlememize imkan sağlıyor. Bizler de pestil, cevizli sucuk ve pekmez gibi kış aylarının eşsiz tatlarının yapımını yerinde görmek için çekimlerimize ve çekim aralarındaki sohbetlerimize başlıyoruz. Çeşit çeşit meyve ve sebzenin bulunduğu bahçeye girdiğimizde kadınları, kocaman kazanların önünde görüyoruz. Kadınlar, bir önceki gün topladıkları üzümlerden pekmez ve pekmezden de cevizli sucuk yapıyor. Akşama kadar kazanları karıştırıp kıvama getirmeye çalışan kadınlar, akşamüstü üzüm sepetlerini ve makaslarını alarak tekrar üzüm toplamaya girişiyor.
 
‘Kadın emeği görmezden geliniyor’
 
Üzümler özenle toplandıktan sonra sepetlerden çuvallara aktarılıyor ve bir sonraki aşama olan ezme işlemine geçiliyor. Ezme işleminin son bulmasıyla, suyu çıkarılan üzümler kazanlara konuluyor ve kaynatılmaya başlıyor. Bu aşamanın nasıl gerçekleştiğini Berivan Tunç bize anlatıyor: “Küçüklüğümden beri aileme yardım ediyorum. Normalde İstanbul’da yaşıyorum fakat yazın aileme yardım etmek için köye geliyorum. Her yerde kadın emeği var ama insanlar bunu görmezden geliyor. Üzümler eylül ayında toplanmaya başlıyor. Toplanan üzümlerden pekmez, pestil ve cevizli sucuk yapımı ise ekim ayının başlarına kadar devam ediyor. Üzüm toplama işi yapıldığında, köyde bulunan diğer kadınlar da bize yardıma geliyorlar. Kolektif bir şekilde çalışıyoruz. Bu da bizim işimizi kolaylaştırıyor.”
 
Koordine kısmında yaşlılar bulunuyor
 
Köyde yaşayan kadınların fiziksel olarak ağır işler yapmaya alıştıklarını söyleyen Berivan, işin koordine kısmında yaşlıların bulunduğunu, kendilerinin de yaşlılardan öğrendiklerini uygulamaya çalıştıklarını kaydediyor. Berivan, yaptıkları pekmez ve pestilin aşamalarını anlatmaya devam ederken, “Güneşin altında yorucu olduğundan kaynaklı akşama doğru üzümler toplanıyor. Sabah saat beş gibi kalkıp üzümleri çuvallara dolduruyoruz ve ezmeye başlıyoruz, elde ettiğimiz şırayı kazanlara doldurarak kaynatmaya bırakıyoruz. Bir kazanı pestil için kullanmak üzere içine un, süt ve şeker katıp aralıksız karıştırıyoruz. Daha sonra elde ettiğimiz pêlûlu bezlere sürerek güneşte kurumaya bırakıyoruz. Yaklaşık bir gün güneşte kaldıktan sonra sıcak su yardımıyla bezlerden söküyoruz. Daha sonra elde ettiğimiz pestilleri katlayarak buzdolabına kaldırıyoruz” diyor.
 
İp destekli taşıma
 
Yapılan işlemler iki günümüzü alırken, kadınların ne kadar zor koşullar altında ve büyük emekler sonucunda pestil, cevizli sucuk ve pekmezi sofralarımıza taşıdığına tanıklık ediyoruz. Çekim ve röportajlarımız esnasında misafirperverlikten kaçınmayan aile bize sıklıkla üzüm, incir ve kaynattıkları pêlûllardan ikram ediyor. Kaynatılan pêlûllar küçük kovalara konularak yere serilmesi için dama taşınıyor. Taşıma işlemi için pratik bir yöntem geliştiren kadınlar, damdan sarkıttıkları ip yardımıyla kovayı yukarı çekiyor. Damda kadınlar yere serdikleri bezin üzerine pêlûlları ince ince dökmeye başlıyor. Pêlûlların ince bir şekilde iyice beze yayılmasıyla bir sonraki işleme geçiliyor.
 
Kadınların dayanışma ruhu daha fazla
 
Yaptıkları işin zorluğunu anlatan Leyla Tunç, sabah gün doğumuyla beraber kalktıklarını ifade ediyor. Yaptıkları zahmetli işin, aynı zamanda bir kültür haline geldiğini vurgulayan Leyla, kadınların köy yaşamında daha çok emek sarf ettiklerini ve dayanışma ruhunun erkeklere göre daha fazla olduğunu söylemeden geçemiyor. Leyla, “Yaptığımız işler bir tarafa bir de ev işleriyle uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bu biz kadınların daha çok çalışmasına ve yorulmasına sebep oluyor” diye kaydediyor.
 
‘Buraya yaşam getirdik’
 
Çocukluğundan beri üzüm işiyle uğraştığını ifade eden Hüsna Tunç ise 1993 yılında köylerinin yakılmasından dolayı geldikleri yerde kendilerine yeni bir köy kurduklarını dile getiriyor. Hüsna, köyü inşa ettikleri süreçte yaşadıkları zorluğa dikkat çekerek, “Beş aile bir evde kalmak zorundaydık. Yaşadığımız zorlukların ardından burada ev inşa ettik. Burada canlı denebilecek hiçbir şey yoktu. Buraya yerleşince ağaç ektik, bağlar kurarak buraya yeniden yaşamı getirdik. Fakat şu an gençler burada kalmıyorlar. Büyükşehirlere gidip orada çalışmaya başladılar. Köyde kalanların geneli bizim gibi yaşlı olanlar. Biz kendi çabalarımızla bu işleri halletmeye çalışıyoruz. Fakat biz yaşlı olduğumuz için bazen zorlanıyoruz” diyor.
 
‘Emeğin karşılığı 30 lira oluyor’
 
Köyde ceviz olmayınca cevizli sucuk yapımı için cevizleri farklı köylerden ya da toptancılardan aldıklarını söyleyen Şahide Tunç da ceviz içlerini yumuşamaları için suya koyduklarını ve bir gün suda bekletilen cevizlerin iğne yardımıyla iplere geçirildiğini kaydediyor. Şahide, “Üzümün yanı sıra incir, ayva ve bostan ekiyoruz. Günlük olarak tükettiğimiz meyve ve sebzeleri bahçemizden karşılıyoruz. Fazla yaptığımız cevizli sucukları satıyoruz fakat verdiğimiz emeğin karşılığı 30 lira oluyor” diyor.
 
Emeğin karşılığını alamıyorlar 
 
İki günlük yoğun bir emek ile elde edilen ürünler, satış noktalarında emeğin karşılığını alamıyor. Üzüm toplamadan işlenmesine kadar her aşamada ter akıtan kadınların en büyük şikayeti emeklerinin karşılığını alamamaları ve emeklerinin görmezden gelinmesi…