Doğa ve emek sömürüsüne karşı Dayanışma Kooperatifi

  • 09:04 24 Eylül 2020
  • Emek/Ekonomi
Melike Aydın
 
İZMİR - Büyük şirketler tarafından doğanın ve emeğin sömürüsü üzerine kurulan sisteme karşı kooperatifleşmenin önemine dikkat çeken Dayanışma Kooperatifi’nden Semra Eğilmez, kar amacı gütmeden sürdürdükleri çalışmanın amacının, üretici ile tüketiciyi mağdur etmeden bir araya getirmek olduğunu söylüyor.
 
İzmir’de 7 Aralık 2019 tarihinden bu yana faaliyet yürüten bir tüketim kooperatifi olan Dayanışma Kooperatifi hem üreticiyi destekliyor, hem doğal tarımı. Kooperatif ayrıca tüketicinin ürüne aracısız ulaşmasına da katkıda bulunuyor. Çeşitli meslek gruplarından insanların 2 yıl süren tartışmasının ardından kurulan kooperatif, sağlıklı gıdayı yurttaşlara ulaştırmayı hedefliyor. Kooperatifin kurucu üyelerinden emekli hemşire Semra Eğilmez, kooperatifi, amacını anlattı. 
 
‘Bizi dayanışma ruhu bir araya getirdi’
 
Yaklaşık 30 yıllık hemşirelik hayatının ardından kooperatif çalışmasına girmeyi, “halk sağlığı için mücadele vermenin farklı bir aracı” olarak değerlendiren Semra, hastalıklara karşı doğru beslenme yöntemine dair bilinç oluşturmak gerektiğini dile getirdi. Market ürünlerinin raf ömrünü uzatmak için kullanılan pestisitlerin genetiksel bozukluklar, kanser gibi hastalıkları tetiklediğine dikkat çeken Semra, “Elimizden geldiğince üreticilerin nasıl ürettiğine dair fikir sahibi olduktan sonra doğal olduğuna inandığımız ürünleri ulaştırmak amacımız. Aslında bizi dayanışma ruhu bir araya getirdi. Tarımın ve üreticinin desteklenmesinin yanında tüketicinin böyle kooperatiflere ihtiyacı olduğunu düşündük. Çok çeşidimiz olsun kaygısı değil üretim aşamalarından sofraya gelişine kadar her şekilde insan vücuduna zararlı olmayacak ürünlerin satılması noktasında katkıda bulunuyoruz” sözlerine yer verdi.
 
Doğal üretim yapan kooperatiflerle çalışılıyor
 
Zeytinyağı, bal gibi tağşişe yatkın ürünlerin sertifikalı olmasına özen gösterdiklerini bazı durumlarda da ayrıca analizler yaptırdıklarını belirten Semr,a doğal üretim yaptığına inandıkları Narlıdere Kadın Kooperatifi, Ovacık Kooperatifi, Hopa Kalkınma Kooperatifi, Hemgem Bal Kooperatifi gibi oluşumlarla çalıştıklarını söyledi. Semra “Örneğin Pülümür’de Hemgem Bal Kooperatifi arıcılık yaparken çapraz analiz yaptırıyorlar. Ardından Ege Üniversitesi’nden yeniden analiz yapılıyor. Kimyasalı sıfır ballar. Rafa girmeden önce ürünlerin gerçekten TR işletme belgesinden üretim aşamalarının bilinmiş olması gerekiyor. Her köylü iyi bir ürün getirmiyor. Bu belgeleri görmemiz gerekiyor. Üretim aşamalarını bilmemiz gerekiyor. Her doğal ürün için analiz belgesi olmadan almıyoruz. Mesela Mardin Kızıltepe mercimeği… Tarımda kalite ödülü almışlar” dedi.
 
Üretici köylüler için dökme belgesi alınıyor
 
Doğal ürün üretilmesi için denetimler yaparak doğal üretim yapıldığına karar verdikten sonra üretici belge almak durumunda kalmasın diye İlçe Tarım Müdürlüklerinden “dökme belgesi” aldıklarını kaydeden Semra, “Uşak’ın bir köyünde üretilen bulguru oradaki arkadaşlarımızın da desteği ile alıyoruz. Bunun herhangi bir işletme belgesi olmak zorunda değil. Dökme belgesi alınca İlçe Tarım Müdürlüğü gelip analiz yaptırmak isteyebilir. Bu konuda bir sıkıntımız yok. O riski kendimiz üzerimize alıyoruz. Ama sıvı ürünlerde belge olması lazım. Köylü doğal üretim yapıyorum dediğinde de gerçek üretim yapmadığını öğreniyor. Kendimiz analiz yapamıyoruz şu anda ama küçük üreticilerde analize gönderdik” şeklinde konuştu.
 
Yerel üreticiyi ve kooperatifleri desteklemek amaçlanıyor
 
Ürünü aracısız olarak tüketiciye ulaştırmak ve alternatif ekonomik model yaratmak amacıyla ilk olarak İstanbul Dayanışma Kooperatifi’nin kurulduğunu belirten Semra, üretimin tekelleştiğini ve bu nedenle köylülerin kendi topraklarını bırakmak zorunda kalmaması için de katkı sağlamayı amaçladıklarını vurguladı. Kar marjı gütmeden satışlarla kooperatifleşmeyi de desteklediklerinin altını çizen Semra, “Mesele Malatya’da organik kayısı üreten arkadaşlarımız var. Güzide Erdoğdu, Keller Kooperatifi girişiminden. Sosyal medyada aşamalarına kadar verdik üretimi. Gönül rahatlığıyla tüketilebilir bir kayısı elde ettik. O bölgenin üreticisinin seneye yapacağı ürünlerde kadın arkadaşlarımız kooperatifleşmek istiyorlar. Çünkü işletme toptan alıyor ve emeğinin karşılığı alınmıyor. Kendilerinin pazarladığı bir duruma geliyor. Aradan aracıyı çekiyoruz ve onların kooperatifleşmesi için aracı olmuş oluyoruz” ifadelerini kullandı.
 
Kadın çocuk emek sömürüsü yapan kurumlardan ürün alınmıyor
 
Ürünün diğer raflardaki fiyatlarına bakmaksızın gerçek ederinin belirlenerek üreticiyi de tüketiciyi de mağdur etmeden fiyatlandırma yaptıklarını söyleyen Semra, kazanılan gelirle burslu öğrenci okutmayı önlerine koyduklarını söyledi. Semra, sokağa çıkma yasaklarının getirildiği dönemlerde işsiz kalan ve durumu kötü olan insanlara muhtarlıkların da yardımı ile çok sayıda bağış kolisi ulaştırdıklarını sözlerine ekleyen Semra, şöyle devam etti: “Kadın üreticilerin çalıştığı kooperatiflerle temaslar daha fazla. Kadın üreticinin emeğinin karşılığını alabilmesi önemli. Diğer noktalarda kadının emeğinin görünür kılınması gerekiyor. Evde el emeği yapıp satış alanları aramaktan ziyade bizimle çalışması daha kolay. Bu civarda da bu ürünleri satmak ve pazarlamak isteyen insanlar oluyor. Genel Kurulumuzda sadece kadınların yönettiği üretici kooperatifi kurmayı teklif edeceğiz. Bir de çocuk işçi çalıştırılıyorsa biz o kooperatiflerle çalışmıyoruz.”
 
Amaç doğanın ve emeğin sömürülmesine engel olmak
 
Büyük şirketlerin toptan ürün alarak emek ve doğa sömürüsüne yol açmasına karşılık kendileri gibi tüketici kooperatiflerinin desteklenmesi gerektiğine işaret eden Semra, “Kapitalist sistemde ürünün ne kadar doğal olduğuna bakılmaz. Malı ucuza kapatıp üreticinin hakkını vermesek o üretici de bize dönmez. Ayrıca kimyasallar ve arazinin temizlenmesi de zor. Biz ürünlerde yerli tohum kullanılması ve kimyasalın kullanılmaması için çaba sarf ediyoruz” diye konuştu.