Emeği için mücadele eden kadınların 2018'i: Kesintisiz direniş 2018-12-29 09:01:06   Safiye Alağaş   İSTANBUL - Türkiye'de 2018 yılında yaşanan ekonomik kriz ile birlikte, birçok kadının istihdam alanı giderek daralırken, ilk önce kadınlar işten çıkarıldı. Ucuz iş gücü, güvencesiz ve sendikasız çalıştırılan kadınlar, yıl boyunca kesintisiz olarak direnişteydi. "Eşit işe eşit ücret" talepleri ve kazanılmış haklarını savunan kadınlar mücadelelerini bu yılda sürdüreceklerini alanlarda haykırmaya devam etti.    Toplumda kadına yönelik sistematik şiddet, kadınların bütün yaşam alanlarında kendini 2018 yılında da gösterdi. Kadına yönelik şiddetin bir diğer boyutu olan ekonomik şiddet, işyerlerinde hem sınıfsal, hem de cinsler arası eşitsizliğin birleşimi olarak daha vahim bir tablonun ortaya çıkmasına neden oldu. Türkiye'de kadına yönelik ekonomik şiddet nedeniyle her 10 kadından yalnızca 3'ü ekonomik yaşama dahil olabildi. Her 4 kadından biri de ücretsiz aile işçisi olarak çalıştı. Geçici ve güvencesiz işlere mahkum edilen kadınlar, bu yılda fiziksel, sözel, duygusal, cinsel, psikolojik ve mobbing yoluyla şiddete uğradı. Kadınlar en fazla, işverenler ve çalışma arkadaşı olan erkekler tarafından şiddete maruz bırakıldı.    Kadın iş cinayetlerinde artış yaşandı   Yıl boyunca kadın iş cinayetleri de önceki yıllara göre daha fazla arttı. Kadın emek sömürüsünün ve kadına yönelik şiddetin işyerlerinde kadın emekçilerin hayatını nasıl etkilediğini gösteren en somut hali ise net olmamakla birlikte paylaşılan verilerdi. Kadın iş cinayetlerinin yüzde 51'i trafik ve servis kazaları sebebiyle yaşandı. Trafik ve servis kazaları başta tarım olmak üzere güvencesiz işlerdeki en önemli iş cinayeti sebeplerinden birisi. Bu sebeple yaşanan iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin çoğu, kamyon, traktör ya da minibüslerle tarlalara taşınan tarım işçisi kadınlar oldu. Ezilme-göçük ve yüksekten düşmede kadın iş cinayetlerinin diğer başlıca nedenleri arasında yer aldı.   Yıl içerisinde yaşanan kadın iş cinayetlerinin yüzde 52'si tarım iş kolunda yaşandı. Tekstil-Deri iş kolunda toplam ölüm oranı ise yüzde 9. Kadın emekçilerin yaşamını yitirdiği diğer iş kolları ise yüzde 8 ile sağlık iş kolu, yüzde 7 ile konaklama iş koluydu.    En az 21 bin 22 işçi yaşamını yitirdi   İş ve İşçi Sağlığı Güvenliği Meclisi (İSİG) tarafından basından derlenen bilgiler ışığında hazırlanan rapora göre, AKP'nin iktidara geldiği Kasım 2002'den bu yana iş cinayetlerinde en az 21 bin 22 işçi yaşamını yitirdi. Bu dönemin bazı satırbaşlarını hatırlatırsak şimdiye kadar Soma, Davutpaşa, Ermenek, Ostim, Torunlar, Esenyurt gibi birçok işçi katliamı bu dönemde yaşandı.    En az 104 kadın yaşamını yitirdi   İSİG Meclisi'nin Aralık ayında yayınladığı rapora göre, yılın ilk on bir ayında en az bin 797 işçi yaşamını yitirdi. Bu işçilerden en az 104'ü kadın işçilerdi. İşçiler daha çok inşaat, tarım, sanayi ve ticaret iş kollarında hayatını kaybetti. İş cinayetleri en fazla İstanbul, Kocaeli, Bursa, Adana, Aydın, Samsun, Zonguldak, İzmir ve Mersin'de yaşandı. Ocak'ta 2, Şubat'ta 11,  Mart'ta 6, Nisan'da 10, Mayıs'ta 10, Haziran'da 9, Temmuz'da 8, Ağustos'ta 15, Eylül'de 10, Ekim'de 10 ve Kasım'da 13 kadın işçi yaşamını yitirdi.    En az 357 çocuk yaşamını yitirdi   Kadın işçilerin yanı sıra iş yaşamında çocuklar da kayıt dışı istihdam ve ucuz iş gücü olarak iş cinayetlerine maruz bırakıldı. Çocuk haklarının neredeyse dünya genelinde görülmediği günümüzde en büyük sorunlardan biri de istismarın bir diğer boyutu olan çocuk işçiliği. Dünyada 168 milyon Türkiye'de ise resmi olmayan rakamlara göre 2 milyonun üzerinde çocuk işçi olduğu biliniyor. Türkiye'de yaşamını yitiren her 20 işçiden 4'ü çocuk. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki 2013'ten 2018 yılının ilk 11 ayında Türkiye'de en az 357 çocuk, iş cinayeti nedeniyle hayatını kaybetti. Zorunlu göçün en fazla olduğu Adana, Urfa ve Antep gibi iller en çok ölümlerin yaşandığı yerlerin başında geliyor. 2018 yılı Türkiye'de "Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı" olarak ilan edilmesine rağmen bunun önüne geçmek ve duyarlılığı arttırmaya dönük etkili çalışmalar yürütülmüyor. Çocuklar giderek daha güvencesiz ve kötü koşullarda çalışmaya zorlanırken, çocuk işçiliği daha tehlikeli iş gruplarına kayıyor ve çocuk iş cinayetleri artarak sürüyor.    Flormar işçisi kadınlar 7 aydır direnişte   Kadın işçilerin yıl boyunca verdiği mücadelelerden biri de sendikal hakları oldu. Sendikalı oldukları için 15 Mayıs günü işlerine son verilen çoğu kadın 100 aşkın işçi, Flormar şirketinin Kocaeli'nin Gebze ilçesinde bulunan Organize Sanayi Bölgesinde bulunan fabrikanın önünde direnişe başladı. Flormar işçilerinin eylemine sosyal medya #FlormarDeğilDirenişGüzelleştirir etiketiyle destek verildi. 222 gündür eylemde olan işçilerin direnişini ziyaret eden KESK İstanbul Kadın Meclisi, dayanışma dileklerini iletti. Bunun yanı sıra 94 kadın ve LGBTİ örgütü, bir imza metni yayınlayarak, işçileri sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkaran Flormar'ı boykot çağrısında bulundu.   Diğer yandan işçilerin direnişine destek ziyaretinde bulunan oyuncu Füsun Demirel, "Mücadele ederek işimizi kazanacağız" mesajı verdi. Feminist kadınlar da işçiler ile dayanışma ziyaretinde, "Biz istersek yaparız, grev de yaparız, boykot da ederiz" dedi. İşçilere bir destek te Kadın Savunma Ağı'ndan geldi. Kadın Savunma Ağı, işçilerle birlikte "Mor Meydan" kurdu.    Kadınlara dair herhangi bir veri tutulmadı   Kadınların yıl içerisinde çalışma yaşamında maruz bırakıldığı bir diğer durum ise kayıt dışı istihdamın da artması oldu. Kayıt dışı istihdamda da en fazla kadınlar etkilenirken, bu durum kadın emeğinin hem çalışma koşulları hem de eşit ücret ve sosyal güvenlik hakları bakımından yasaların kapsamı dışına itilmesine yol açtı. Halen devam eden ekonomik krizle beraber yıl boyunca işten çıkarılan ilk kadınlar oldu. Birçok sendika tarafından işten çıkarılmalar raporlaştırılırken, kadınlara dair herhangi bir veri tutulmadı.    'Kadın işsizliği yüzde 15'lere ulaştı'   Devrimci İşçi Sendikası Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu 2018 yılında kadınların istihdamına ilişkin değerlendirmelerinde öncelikle kadın işsizliğinden başlamak gerektiğini söyledi. Arzu, şöyle devam etti: "Bu gün Türkiye'de işsizlik son derece somut bir gerçeklik halini aldı. İşsizlik artık Türkiye'de elle tuttuğu, gözle gördüğü somut bir gerçek. Neredeyse her evde bir işsiz var artık. Hatta neredeyse her evde bir üniversite işsizi var. Dolayısıyla işsizlik ekonomik kriz ile birlikte tırmanışını sürdürüyor. Çünkü çok ciddi bir biçimde ekonomik kriz ve bu krizin ortaya çıkarttığı, ciddi bir durağanlaşma ve bununla birlikte bir küçülme süreci yaşanıyor. Bu açıdan da kriz bütün işçileri emekçileri öncelikli olarak da kadın işçileri çok ciddi bir biçimde etkiledi. Dolayısıyla işsizlik açısından baktığımızda Türkiye'de genel olarak artan işsizlik rakamları ama bunun içerisinde kadın işsizliğinin yüzde 15'lere ulaştığını görüyoruz. Geniş tanımlı gerçek anlamda kadın işsizliği açısından baktığımız da da kadın işsizliğinin yüzde 30'lara ulaştığını görüyoruz. Özellikle büyük kentlerde tarım dışı genç kadın işsizliği ise yüzde 35'lerin üzerine çıktı. Yani büyük kentlerde her üç genç kadından birisi işsiz. Dolayısıyla işsizlik buna bağlı olarak yaşam koşullarının ağırlaşması, yoksulluk, çalışma hakkına ulaşamama, kadınların çalışma yaşamındaki ilk temel meselesi."   'Kadınlar, erkeklerden daha fazla kayıt dışı çalıştırılıyor'   Türkiye'de kayıt dışı çalışmanın hala yüzde 40'lara varan bir oranda olduğunu kaydeden Arzu, kadınlar açısından kayıt dışı çalıştırmanın erkeklere oranla çok daha fazla olduğunun altını çizdi. Çalışan kadınların neredeyse yarısının hala Türkiye'de kayıt dışı çalıştığını belirten Arzu, bu verilerin tek başına dahi kadınlara çalışma yaşamında nasıl bakıldığını ve çalışma yaşamındaki toplumsal cinsiyet ayrımcılığının açık bir göstergesi olduğunu ifade etti. Arzu, "Yine asgari ücret şuan çok ciddi bir biçimde gündemde. Asgari ücretin altında çalışan 1 milyon 800 bin insan var Türkiye'de. Bu açıdan bakıldığında asgari ücretin altında çalışanların içerisinde kadınların oranı çok daha fazla. Yıllar içerisinde de asgari ücretli çalışanların arttığını, asgari ücretin bir ortalama ücret haline geldiğini düşünürsek Türkiye'de kadınlarda asgari ücret çalışanın oranı çok daha ciddi bir oranda artıyor" diye konuştu.   'Krizin yıkıcı etkilerini 2019'da yaşayacağız'   Ekonomik krizin yıkıcı etkilerinin yaşanmaya başladığını vurgulayan Arzu, ekonomik verilerin de bunu gösterdiğini söyledi. Krizin doğuracağı sonuçların 2019 yılı içerisinde daha net görüleceğini ifade eden Arzu, şunları kaydetti: "Gerçekten 2019 yılı çok daha zor bir yıl olacak. Birazda Mart ayı sonunda yerel seçimlerin olması hükümet açısından bazı şeyleri mart ayına erteleme durumu oluyor. Seçime dönük uygulamalar da var ama şu çok açık ki 2019 yılında bu krizin sonuçları çok daha ciddi bir biçimde yaşanacak. İşten çıkartmalar zaten işsizlik rakamları da bunu gösteriyor. Krizle birlikte bu daha da arttı. Özellikle krizi fırsata çevirmeye çalışan işverenler oluyor. Birçok yerden konkordato haberleri geliyor. Özellikle organize sanayi bölgelerinde işten çıkartma haberleri geliyor. Buralarda kadınların da işten çıkartılan kesimler içerisinde olduğunu görüyoruz. En başına aslında tekstil sektöründen bu tür veriler geliyor. Bütün bu işten çıkartmalar, kadınlar en kolay işten çıkartılan bu anlamda da işsizlikte daha fazla yüz yüze kalan kesim kadın işçiler oluyor."