Sendika ve meslek örgütleri: Krize karşı ortak mücadeleyi örgütleyeceğiz 2018-10-26 13:45:56   İSTANBUL - Sendika ve meslek örgütlerinin "Krizin bedelini ödemeyeceğiz"  başlıklı deklarasyonunu açıklayan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, krizin sorumlusunun iktidar olduğuna işaret ederek, "Krizin bedelini ödemeyeceğiz. Ortak bir mücadeleyi örgütleyeceğimizi, bu talep etrafında buluşabilecek herkesi, emeğin savunması için omuz omuza mücadeleye çağırdığımızı ilan ederiz" dedi.    Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) aralarında bulunduğu çok sayıda sendika ve meslek örgütleri,  Beşiktaş'ta bulunan DİSK Genel Merkezi'nde "Krizin bedelini ödemeyeceğiz"  başlıklı deklarasyonunu açıkladı. Salona, "Krize karşı emeğin haklarını savunmak için omuz omuza" pankartı asılırken, "İşten çıkarılmalar yasaklansın", "Vergi adaleti sağlansın", "Ücretler derhal ödensin" ve "Elektriğe doğalgaza ulaşıma, suya zam yapılsın" dövizleri taşındı. Toplantıya imzası bulunan Sendika ve meslek örgütleri temsilcileri katıldı.   'İşsizlik göstergeleri durumun vahametine işaret ediyor'    Basın açıklamasını okuyan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatın her alanını kabusa çeviren bir ekonomik kriz ile karşı karşıya olduklarını belirtti. En yetkili ağızların "kriz" sözcüğünü kullanmaktan kaçınsa da krizin anlamının birbiri ardına kapanan dükkanlar, marketlerde sürekli yapılan zamlar, kabaran elektrik-su-doğalgaz faturaları, ödenemeyen borçlar, evlere gelen hacizler, işsizlik ve iş cinayetleri olduğunu vurgulayan Arzu, "Krizin anlamı, yaşamımızın giderek sürdürülemez hale gelmesidir. Geçen ay açıklanan 2019-2021 döneminin Yeni Ekonomi Programı'ndaki göstergeler de 'kriz yok' söylemlerini boşa çıkarmaktadır. Enflasyon, büyüme, milli gelir, bütçe açığı, reel sektör borçları ve işsizlik göstergeleri, durumun vahametine işaret etmektedir" dedi.   'Bu krizin faturasını işçiye ödetmek istiyorlar'   Temel meselenin krizin faturasının kime ödetileceği olduğunu ifade eden Arzu, şunları belirtti: "İktidar çevreleri şimdiye kadar yaşanan tüm krizlerde olduğu gibi bu krizin faturasını da işçi sınıfına, emekçilere, yoksul halk kesimlerine çıkartmak niyetindedir. Üçte ikisi özel sektöre ve bankalara ait 467 milyar dolar dış borç ve bu devasa borcun ağır sonuçları 81 milyona ödetilmek istenmektedir. Küçük bir azınlığın borcu, zamlarla, adaletsiz vergilerle, işsizlik tehdidiyle halkın yüzde 99'unun sırtına yıkılmaktadır. İşsizlik fonuyla bankalar beslenmekte, kıdem tazminatına göz dikilmekte, iş güvencesi tamamen ortadan kaldırılmaktadır."    'Krizin sorumlusu iktidar'   Her şeye rağmen gerçeğin örtülemediğinin altını çizen Arzu, yaşanan krize dikkat çekti. Krizin sorumlusunun iktidar olduğuna işaret eden Arzu, şöyle devam etti: "Nimete' kimseyi ortak etmeyen patronlar, külfeti nüfusun yüzde 99'unun üzerine yıkmaya çalışmaktadır. Oysa fatura bu düzen sayesinde küplerini dolduran patronlara kesilmelidir. Faturayı ödemesi gereken sadece patronlar değil, aynı zamanda siyasi iktidardır. Ülkemizi büyük bir yıkımın eşiğine getiren neoliberal politikaları yıllardır kimler hayata geçirdiyse krizin sorumlusu da onlardır. Krizin sorumlusu, Türkiye'yi sermaye için cazip bir ülke yapmak adına emeğin en temel haklarını gasp edenlerdir. Krizin sorumlusu şeker fabrikalarından kağıt fabrikalarına kamu birikimini özelleştirmeler yoluyla talan edip Türkiye'yi ithalata mahkum edenlerdir. Krizin sorumlusu sosyal hak olarak tanımlanması gereken kamusal hizmetleri, yerli tarımsal üretimi, kentleri, doğayı imha eden politikaları hayata geçirenlerdir. Krizin sorumlusu ülkenin kaynaklarını üretime değil yandaşa, halka değil şatafata, barışa değil savaşa kullanan siyasi iktidardır."   'Omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz'   Arzu, ülkenin yüzde 99'unun borçlu değil alacaklı olduğunu hatırlatarak, kamusal hizmetlerin ticarileşmesiyle, fabrikaların satılmasıyla büyük bedeller ödendiğini kaydetti. Toplumun emeğiyle geçinen çoğunluğunu koruyan, kamucu, halkçı politikaların hem mümkün hem de zorunlu olduğunu dile getiren Arzu, "Ücretlerin artırılmasından toplu işten çıkarmaların yasaklanmasına, kamu hizmetlerine zam yapılmamasından vergi adaletine dair somut, uygulanabilir politikalarla işsizlik de yoksullaşma da önlenebilir. Bugün verilecek kararın temel sorusu şudur: Kriz karşısında işçiler, kamu emekçileri, işsizler, gençler, kadınlar, emekliler, köylüler, yoksullar mı korunacak? Şirketler, bankalar, patronlar ve ülkeyi yönetenler mi korunacak? Krizin bedelini emeğiyle bu ülkenin değerlerini yaratan yüzde 99 mu ödeyecek, krizi yaratan yüzde 1 mi ödeyecek? Biz imzacı kurumlar olarak 'Krizin bedelini ödemeyeceğiz, krizde yüzde 1 değil, yüzde 99 korunsun'  talebiyle ortak bir mücadeleyi örgütleyeceğimizi, bu talep etrafında buluşabilecek herkesi, emeğin savunması için omuz omuza mücadeleye çağırdığımızı ilan ederiz" dedi.     Basının sorularını yanıtlayan Arzu, önümüzdeki günlerde eylem ve etkinlik programlarının olacağını belirtti.