İktisatçı Özlem Albayrak: Kemer sıkma politikaları başarılı olmayacak 2018-10-06 18:30:47   ANKARA - “Türkiye’nin Krizini Anlamak"  konulu sempozyumda konuşan iktisatçı Özlem Albayrak, "2001 krizinde kolay çıkmayacağız. Kemer sıkma politikalarının sonucu hem çok kötü olacak hem de başarılı olmayacak. Türkiye daha derin daha uzun süren bir krizle yüz yüze kalacak” dedi.    Mülkiye İktisadi Sosyal Araştırmalar Merkezi ile Türk Sosyal Bilimler Derneği, bir çok ekonomistin katılımı ile Mülkiyeler Birliğin'de "Türkiye’nin Krizini Anlamak"  konulu  sempozyum düzenledi. Yoğun katılımın olduğu sempozyumda, aralarında İktisatçı Prof. Korkut Boratav'ın da olduğu çok sayıda ekonomist konuşmacı olarak yer aldı. İlk oturumda Korkut Boratav, 94- 2001 ve 2008 krizlerinden örnekler verdi.  Ekonomist Doç. Dr. Murat Birdal ise Avrupa ve Türkiye’de yaşanan krizlere ilişkin bilgi verdi.   İkinci oturumda ise, "Kriz yönetiminin açmazları" konusu ele alındı.     ‘Dış borçlar da krizi derinleştirdi’   Sempozyumun ikinci oturumunda ilk olarak Doç. Dr. Nilgün Erdem konuştu. “Azgelişmiş Ülkelerde Borç Açmazı” adlı konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Nilgün, Türkiye'nin dış borcunun günümüz itibari ile 466 milyar olduğunu söyledi. Türkiye gibi neoliberal ekonomi modelleri ile yönetilen ülkelerde borç krizlerinin kaçınılmaz olduğunu ifade eden Nilgün, şöyle konuştu:  "Türkiye'de özel kesimin artan borçlarını görüyoruz. Dış borçlar artık özel sermaye piyasalarında başlandığı için, özellikle de şirket borçlarında artışı görüyoruz. 1980'lerde özel kesimin borcu yüzde 30'larda iken, günümüz itibari ile bu oran yüzde 80'lere kadar varmış. Yani Türkiye'de özel kesim borcu, 2002 yılından bu yana ciddi bir bozulma sergilediğini söyleyebiliriz. Sonuç olarak, Türkiye gibi dışa bağımlı ülkelerde dış borç ister kamu borcu olsun, ister özel sektör borcu olsun krizi beraberinde getirir."   ‘İnsanlar borçlanarak hayatlarını sürdürüyor’   Nilgün, alt sınıfların borçlandırılmasının finans kapital sistemin dünya ülkelerine dayattığı bir uygulama şekli olduğunu belirterek, "Türkiye gibi kırılgan ekonomilerde alt sınıfların borçlandırılması baştan beri zorlanan bir yöntemdir. İnsanlar bu şekilde yaşayarak, düşük ücretlerde çalıştırılarak borçlanma mekanizması ile hayatlarını sürdürüyorlar" ifadelerini kullandı.   ‘Kriz inşaat büyüme modelli bir kriz’   Özgür Orhangazi ise, “Krizin yapısal ve siyasal kökenlerine” ilişkin konuştu. Özgür, "Esasen içinde geçtiğimiz kriz, dış sermaye girişlerine bağımlı,  inşaat büyüme odaklı modelli bir krizdir" dedi. Özgür, Türkiye dış sermaye girişlerine bağımlı olduğu için, dış borçlanmasının da artacağını kaydetti. Türkiye’de yatırımların birçoğunun inşaatlar üzerine olduğuna dikkat çeken Özgür, “Güney Kore de teknoloji ye yatırım yapılırken, Türkiye'de inşaata yatırım yapıldı. Kriz bunun sonucudur. Bu tür ekonomi modellerinde yaşanacak bir değişkenlik, bu tür ekonomilerde çöküşü sağlayabilir" diye konuştu.   Sempozyumun üçüncü oturumu ise "Krizin Bedeli ve Bölümü Politikaları" başlığı altında devam etti. İlk olarak konuşan ekonomi profesörü Aziz Konukman, Eylül ayı enflasyon rakamlarıyla birlikte, Yeni Ekonomik Programı'n (YEP) çöp olduğunu söyledi.    'Bu kriz bölüşüm ve eşitsizliğin sonucu'   Ankara Üniversitesi (AÜ) Maliye Bölümü'nden KHK ile ihraç edilen akademisyen Özlem Albayrak da, "Her ekonomik politika tercihi bir bölüm tercihidir. Dolasıyla bir ekonomi politikasının alternatifi yokmuş gibi anlatan herhangi bir şeyle karşılaşırsanız şüphe duyun. Çünkü biz 1980'lerden beri bir iktisat tercihinin geçerli olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede özellikle bölüşüm ve eşitsizlikler konusu iktisadın dışında olduğu söylendi bize. Bu kriz bir bölüşüm ve eşitsizliğin sonucudur" değerlendirmesinde bulundu.    ‘AKP bir tercih olarak eşitsizliği seçti’   Özlem,  devamında şöyle konuştu:  "2001 krizini yaşadıktan sonra çok hızlı şekilde İMF ile kemer sıkma politikası başladı. 1 yılda küçülmenin, faiz harcamalarının ne kadar hızlı yaşandığını gördük. AKP krizin maliyetini bugüne benzer politikalarla borçlanmayla kırdı. 2001 krizini bir yılda atlattık ama bu krizi öyle kısa sürede atlatmayacağız.  Türkiye'de kurumlar vergisi toplam vergilerin yüzde 10'u. AKP bir tercih olarak eşitsizliği seçti. Bir kere yüz yüze kaldığımız enflasyon tamamen kur enflasyonu sonucuyla geldi. Çok ciddi bölüşüm eşitsizliği yaratacak. Bu ekonomik politika tercihi bölüşüm meselesidir. Bunu belli bir kesimin lehine çözmek için ortaya attılar. 2001 krizinde kolay çıkmayacağız. Kemer sıkma politikalarının sonucu hem çok kötü olacak hem de başarılı olmayacak. Türkiye daha derin daha uzun süren bir krizle yüz yüze kalacak. Farklı bir paradigmaya geçmek gerekiyor. O da işçi sınıfına bağlı..."     'Kriz sermayenin tercihi'   Daha sonra Devrimci İşçi Sendikaları Konfedarasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu söz aldı. Krize karşı emeğin savunulması gerektiğini belirten Arzu, "Her ne kadar kriz miriz yok denilse de her an yaşadığımız gerçeklikle Türkiye'nin adım adım krize sürüklendiğini görüyoruz. Ve bu kriz sermayedarların tercihlerinin sonucu olduğunu biliyoruz" dedi. Arzu, demokratik siyasetin, hukukun ve toplumsal barışın da krize girmesi sonucu ekonomik krizin derinleştiğini belirtti.    Arzu, "Türkiye 2001'den bu yana İMF uygulamalarıyla yönetiliyor. Türkiye'de grev hakkı ortadan kaldırıldı. Asgari ücret açlık sınırının altındadır. Tüm vergi yükünün emekçilere işçilere yüklendiği bir iktidar süreci yaşanıyor. İşsizlik en temel mesele. Her gün 4-5 arkadaşımız iş cinayetinden hayatını kaybediyor. İşçilerin hak aramasını ise önü kesiliyor" diye konuştu.   Soru-cevap bölümü ardından gün boyu süren sempozyum son buldu.