Göç yollarından narenciye bahçelerine… 2017-11-15 09:04:14   Filiz Zeyrek    ADANA - Kimisi Van’dan kimisi Kobenê’den göç etmek zorunda kalan ama Adana’nın narenciye bahçelerinde buluşan tarım işçisi kadınların tek hayali emeklerinin karşılığını alabilmek.    Adana'nın Yüreğir ilçesinde bulunan Doğankent narenciye bahçelerinde çalışan tarım işçisi kadınlar emeklerinin sömürüldüğünü belirterek devletin emekçinin yevmiyesine değil de tüp, su, elektrik gibi temel ihtiyaçlarına zam yapmasına tepki gösterdi.  Sağlık güvenceleri olmadığını dile getiren işçi kadınlar devletin tarım işçilerinin sorunlarına çözüm bulmasını istedi.    Sabahın erken saatlerinde yola düşüyor bu kadınlar… Gün ışığından önce uyanıyorlar desek yanlış olmaz. Güneş doğduktan sonra da yüzlerini kapatarak başlıyorlar işe. Hem güneş ışığından hem de tozdan korunmak için sıkıca sarıyorlar yüzlerini. Makas sesleri eşliğinde hasret yüklü ezgiler dolanıyor dillerine. Günün ilk ışığından son ışığına kadar çalışan kadınların yevmiyelerine yapılan yıllık zam oranı ise sadece 2 TL…    Küçük beden büyük yük…    Emeklerinin karşılığını alamadığını belirten Zeynep Coşkun başlıyor anlatmaya: " Van depreminde evimiz yıkılınca ailecek Adana'ya taşındık ve 10 yaşında olmama rağmen çalışmak zorunda kaldım. Ben şuan 17 yaşındayım, 7 yıldır bu işi yapıyorum. Hayatımın en zor günlerini burada kardeşlerim ile birlikte yaşadım.”   Zeynep küçük bedenine bindirilen yükün ağırlığından şikayet ediyor ve şöyle devam ediyor: "Bu ülkede şüphesiz en çok emek veren biz tarım işçileriyiz ve en çok emeği sömürülen de biziz. Ne bizi gören var ne de sesimizi duyan… Özellikle biz kadınların emeği daha çok sömürülüyor. Gördüğünüz gibi çok tehlikeli bir iş yapıyorum ağacın tepsindeyim; ayağım kaysa düşsem kimse bunun hesabını veremez, sağlık sigortamız da yok. Ölen öldüğü ile kalır. Hayatımda tek isteğim okumak ve meslek sahibi olmaktı. Hayalim iç mimar olmaktı ancak maddi sıkıntılar yüzünden okuyamadım."   ‘Belimizi doğrulatamıyoruz’   Devletin savaş politikaları nedeni ile Van’dan Adana’ya göç ettiklerini ifade eden Behiye Çolak ise kendi topraklarında mutlu olduklarını söylüyor. 10 yıldır tarım işçisi olarak çalıştığını belirten Behiye, “Her an başımızda bir çavuş sürekli çalışmamızı istiyor. Belimizi doğrultamıyoruz” diyor.    ‘Makarnayı zor alıyoruz’   Çocuklarını okutmak için bu koşullarda çalışmaya mecbur kaldığını belirten Behiye sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her sabah saat 03.00’da uyanıp akşam saat 18.00'e kadar çalışıyorum. Bunca zorluğun karşılığı sadece 50 TL. Bir paket makarna ve bir teneke yağ zor alıyoruz. Ev kira, su, elektrik parası çok fazla ve her geçen gün yeni bir zam geliyor. Bunca emeği verdiğimiz halde geçinemiyoruz.”   Behiye’nin tek talebi ise tarım işçilerinin haklarının yasal güvence altına alınması.    Rojava’dan mandalina bahçelerine…    Rojava’dan Adana’ya uzanan başka bir kadın karşılıyor bizi narenciye bahçelerinde. Halide Cemal, DAİŞ saldırıları sonrası Rojava’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış. “Türkiye çok zor bir ülke çünkü her şey çok pahalı ve emeğin karşılı asla verilmiyor" diye ifade eden Halide’nin 3 küçük çocuğu var.    Tek hayali geri dönmek   Halide devamında “Kiralar, yiyecekler çok pahalı gerçekten. Burdan eve gider gitmez evde de çalışıyoruz. Çocukların bakımı da var; gece yarısı ancak işlerim bitiyor. Birkaç saat uykuyla tekrar iş yoluna düşüyoruz" diyor.    DAİŞ saldırıları nedeniyle Kobanê'den Adana'ya göç etmek zorunda kalan 18 yaşındaki Dilber Müsko ise bahçelerde memleketinin düşü ile çalışıyor.    Türkiye’de çok yıprandıklarını belirten Dilber, " Dünyanın tüm ülkelerini gezsem Kobanê gibi güzelliği bulamam. Herkesin toprağı onun için kutsaldır. Biz burada köle gibi çalışıyoruz. Burada bizim gibi göç etmek zorunda kalan Kürdistanlılarla birbirimize destek oluyoruz ama tek isteğim evime dönmek” diyor.