Tüm baskılara rağmen demirci ustası olmak 2023-07-08 09:05:53     Nazlıcan Yıldız   İZMİR - 17 yıldır demircilik yapan Gülcan Felekoğlu, işini sanata dönüştürüyor. Gülcan, demire aşık olduğu ilk anın, “demirin ateş karşısında eğilmesini gördüğü an” olduğunu söylüyor.   Erzirom Xinûs doğumlu Gülcan Felekoğlu demirci ustası bir kadın. 42 yaşındaki Gülcan evlendikten sonra eşiyle birlikte demircilik yapmaya başlamış. Birçok kişinin “Yapamazsın, bu erkek işidir, orası erkeğe ait” söylemlerine karşı demirciliği bırakmaması işini sanata dönüştürmesine de vesile olmuş. Gülcan kadınların her yerde olması gerektiğini ve kadınların haklarını başkasından istemeyip mücadele ederek almaları gerektiğini ifade ediyor.   ‘Erkeğin bir ülkesi var ama bizim haberimiz yok’   Hem demirci olduğunu hem de sanat yapmaya gayret eden bir kadın olduğunu paylaşan Gülcan, “İşin özü, ben bir kadınım benim asıl temam bu. Türkiye’de yaşayan bir kadınım, birçok kadının görmezden gelindiği, işkence gördüğü, varlığının bile sorgulandığı bir ülkede yaşıyorum. Çok iyimser olamayacağım, zorbalığın yüksek olduğu bir ülke. Bu ülkeden gitme şansım varken gitmeyen bir kadınım. Çünkü burada kasının sesinin çıkması gerektiğini düşünüyorum” diyor. Gülcan, demirciliğe başladığında ilk tepkinin kadın arkadaşlarından geldiğini belirtiyor. “Yapamazsın”, “Orası erkeğe ait”  gibi tepkileri “Erkeğin bir ülkesi var ama bizim haberimiz yok” sözleriyle yorumlayan Gülcan, “Kadın, erkeğin yapabildiği her şeyi yapabilecek güce sahip bana göre ve birçok mücadeleci kadına göre. Çünkü deneyip gördüklerinde beden gücünün, zekâ gücünün üstünde olmadığını, zekâyla hafifleştirebileceklerini görecekler. Erkeklik hop diye alıp kaldırmaya çalışırken kadın önce kaldıraç kullanır, yöntem geliştirir” ifadelerini kullanıyor.   Deprem bölgesine Simurg hediyesi   Gülcan, demire âşık olduğunu söylüyor. Simurg adındaki çalışmasından bahseden Gülcan, “İki ve üç boyutlu heykel çalışmalarımız var. Simurg benim için çok özel anlamlar taşıyor, yeniden doğuşu simgeliyor. Bir yerde kendimizi resmettiğimizi düşündüğüm bir çalışma. Yakın sürede Türkiye’de yaşanan deprem sebebiyle Simurg’u Antakya’ya, yeniden doğuşu simgelemesi adına hediye etmek gibi bir girişimde bulunduk. Devam ediyor girişimlerimiz. Benim ayım annemdi. Aya bakıp doğuran kadınlar doğurdu bizi. Simurg’u Antakya’ya hediye ederken, Antakya’nın kendini yeniden doğurma umuduyla hediye ediyorum” diye anlatıyor.   Simurg olma anı   Kadınların kendilerini doğurmadığı sürece ölmeye mahkum oldukları değerlendirmesi yapan Gülcan, “Her can bir rahme muhtaçtır doğmak için ama her canın kendini doğurduğu an Simurg olma anıdır. Ben hiçbir şeyi başarmış olarak görmüyorum kendimi, tam tersi yolun başındayım. Bizim gibi birçok kadının kesinlikle vazgeçmemesini istiyorum. Her sektörde ve alanda. Tanıdığım lastikçi kadınlar var, araba tamircisi kadınlar var, benzincide çalışmak artık normalleşti ama bana göre hala çok güzel, baktıkça mutlu olduğum alanlar. Biz kadınlar her yerde olmalıyız, olduğumuz yer nezaketle güzelleşir. Erilleşmeyelim, erkekleşmeyelim yaptığımız işte. Ben bu işte nezaketimi kaybetmeme gayretindeyim çünkü o zaman erkekleşeceğim. Ben kadın olarak burada olmalıyım” sözlerine yer veriyor.   Koçgirili kadınlar projesi   Son süreçte bir projeleri olduğunu söyleyen Gülcan, “Gazi Mahallesi Cemevi’nin Gazi Anıtı yapmak gibi bir projesi var. Bir minyatür götürdük, Koçgirili kadınların görselini taşıyan ve devridaim duygusunu, devamlılığı ve sonsuzluğu anlatan bir çalışma. Minyatürü arkadaşlarımız çok beğendi. Dilerim olumlu sonuçlanır ve iki metre boyundaki bu anıtı bizler yapmış oluruz. Bir kadın eliyle yapılmasını çok istiyorum” mesajı veriyor.   ‘Kaybedecek çok şeyimiz var, mücadele etmeliyiz’   Gülcan, “Mücadele etmeden hiçbir yere varamayacağımıza inanıyorum” derken, kadınlara mücadele etme çağrısı yapıyor. Gülcan, “Pes etmiş olsaydım şu anda bir demirci ustası değildim. Resmi olarak da demirci ustası belgesi almış bir kadınım. Türkiye’de ve dünyadaki tüm kadınlar için kaybedecek çok şeyimiz var o yüzden mücadele etmemiz gerekiyor. Biz sadece kendi bedenimizdeki özgürlüğü değil, kız çocuklarımızın özgürlüğünü de talep ediyoruz. Doğurduğumuz çocuklara, erkek veya kız bakarken bile erkek çocuğa daha üstün kız çocuğuna daha naif veya korunaklı davranıyoruz. Bu bile geleceğimize ket vuran nedenlerden biri” diyor.   ‘Bu bizim sesimiz, sadece benim değil’   Özgürleştirecek olanın kadınlar olduğuna dikkat çeken Gülcan, kimsenin lütufla kadınlara özgürlük vermeyeceğini de sözlerine ekleyerek, şunları söylüyor: “Kimsenin bize insan haklarını lütufla vereceği yok. Yani eşimizden, babamızdan, erkek kardeşimizden ya da bizi yönetenden bunu bekledikçe daha gerilere gideceğiz. Bunu kendimiz istemeliyiz. Bizler alacağız, sökerek. Ektiğimiz ürünleri topraktan nasıl alabiliyorsak gücümüzü, haklarımızı, en önce yaşam hakkımızı almak için bizim kendi gücümüze ihtiyacımız var. Dünyadaki küçük yaşta evlendirilen kız çocukların hepsine isyan ederken şunu diyorum: Ben bu hayatta ne kadar güçlü durursam o kadar sesim çıkacak. Bu bizim sesimiz sadece benim değil.”