Sağlık emekçileri hakları ve halk sağlığı için alanları terk etmiyor 2021-12-28 09:04:09     ANKARA - SES, Türkiye’de çöken sağlık sistemi, sağlık emekçilerin sorunları ve halkın sağlık hizmetine erişmemesine karşı eylemlerine devam edecek. Yeni eylem takvimi hazırlayan sağlık meslek örgütleri, 14 Mart'ta kadar birçok yerde eylem ve etkinlik gerçekleştirecek.   Çin’de Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan koronavirüs (Covid-19) salgını, hala tüm dünyada etkisini sürdürüyor. Dünya genelinde 5 buçuk milyona yakın insanın yaşamını yitirdiği pandemi nedeniyle Türkiye’de ise 81 bin 576 insan hayatını kaybetti. Pandemi, aynı zamanda ülkelerdeki sağlık sisteminin içinde bulunduğu gerçeği de ortaya çıkardı. Türkiye’de de sağlık sistemindeki çöküş, halk sağlığı kadar, sağlık emekçilerini de etkiledi. Sağlık emekçilerinin yaşadığı hak ihlalleri pandeminin başından bu yana gerçekleştirilen “Tükeniyoruz, yönetemiyorsunuz” eylemleri ile gündeme geliyor.   Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Selma Atabey, çöken sağlık sistemini ve aylardır Türkiye’nin birçok yerinde haykırdıkları taleplerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘Sağlık sisteminde uçurumlar yaratıldı’   Sağlıkta dönüşüm programıyla sağlık alanının özelleştirildiğini uzun zamandır söylediklerini ifade eden Selma, “Daha önce hastanelerde kuyruklarda beklerken, ilaca ulaşmakta sıkıntı yaşarken, hastanelerin sayılarının artmasıyla birlikte halk rahatladığını hissediyordu ama her reçeteden yaklaşık 14 kalemde ücret alınıyordu. Bu doğal olarak evrensel bir hak olan sağlık hakkının ücretlendirilmesi anlamına geliyordu. Sağlık alanın sermayenin eline verilmesi, alınıp satılması, ekonomik durumu olanın sağlığa erişimi ama yeşil kart ile sistemde olanların kısıtlı bir sağlık hakkı alabileceği yapısal bir değişikliğe sokuldu. Aile hekimliği sistemi kurularak, sağlık ocakları tamamıyla ortadan kaldırıldı, performans sistemiyle az çalışana az, çok çalışana çok diyerek insanların emeği gasp edildi.  19 yıllık bir sağlıkta dönüşüm programıyla baktığımızda pandemi ile birlikte net açığa çıktı. Covid olan bir hastanın hastanede yer bulamaması ama parası olanın Sivas gibi bir yerden helikopterle özel yoğun bakımlarda bakılması gibi sağlık sisteminin uçurumlara geldiğine tanıklık ettik” dedi.   ‘Köleleştiren sistemi reddediyoruz’   2017’den sonra “Kamu özel ortaklığı” adı altında şehir hastanelerinin kurulduğuna dikkat çeken Selma, kamuya ait olması gereken kurumların şirketlere pay edilerek farklı bir sistemin kurulduğunu kaydetti. Gelinen noktada ekonomik krizden kaynaklı yoksulluğun derinleşmesiyle birlikte sağlıkta erişim sorununun daha fark edilir durumda olduğuna değinen Selma, “Eylül ayından beri de ilaca erişimde ciddi bir sıkıntı var. Yaklaşık 670 ilaç SGK kapsamından çıkarıldı ve o ilaca ihtiyaç duyan, cebinden parayı çıkararak ilaca ulaşıyor. Yaklaşık bine yakın ilaç da eczanelerde yok. Ocak ayında birçok ilacın dolar bazlı olarak belirlenmesi ve o rakamlar üzerinden gelmesi ilaçların ya Türkiye'ye gelmesini engelledi ya da depolarda kalmasına gerekçe oldu. Şu anda birçok kronik hasta ilaca erişmekte ciddi sıkıntılar yaşıyor. Kanser hastaları ile ilgili sürekli bizlere telefon geliyor. Var olan sağlıkta dönüşüm programının ne halka faydası var ne de sağlık emekçilerine. Sağlık emekçisini köleleştiren, emeğini gasp eden bu sistemi başından beri reddediyoruz” şeklinde konuştu.   Sağlık alanındaki talepler   Selma, koronavirüs ile derinleşen sağlık hizmetindeki aksaklıklar ve sağlık emekçilerinin bu süreçte emeğinin karşılığını alamaması ile halk sağlığı açısından iki başlıkla eylem ve etkinliklerini yürüttüklerini belirtirken, şu ifadeleri kullandı: “Sağlık hizmetleri birçok kamu hastanesinde verilirken, insanları özel hastanelere teşvik etmelerini açıkladık. Özellikle Covid döneminde hükümetin yönetememe krizinden kaynaklı 200 bini aşkın insanın yaşamını yitirmesini sorumlusunun Sağlık Bakanı ve iktidarın olduğunu defalarca söyledik ve sokağa çıkma sebeplerimizden biri de buydu. ‘Ölmek istemiyoruz, yaşatmak için yaşamak istiyoruz’ dedik. Bizim alanımızda performans sisteminden kaynaklı çok ciddi bir ücret düşüklüğü var. Bir kamu çalışanına göre aldığımız maaş ve yaptığımız mesai, yoğun çalışma koşullarımız, neoliberal politikalara itirazımız vardı. Yoksulluk sınırının üstünde maaş almak istiyoruz dedik, Covid’in meslek hastalığı olarak sayılmasını istedik. Dünyanın 130 ülkesinde bu kabul görülürken, bizim ülkemizde gündeme dahi alınmadı.  3600 ek gösterge talebimiz yıllardır dilimize doladığımız ama çözülemeyen bir mesele. Sağlık alanında ‘Ben yaptım oldu’ mantığıyla koruyucu bütün sistemler ortadan kaldırıldı. Halkın sağlık hakkının gün yüzüne çıkmasını ve emeğimizin hakkını istedik. 1 Aralık'tan beridir bütçe tartışmaları var. Asıl bütçenin sağlık hakkına yatırılması ve sağlık emekçilerinin koşullarının düzeltilmesi için çaba sarf ettik. Ama Sağlık Bakanı ve iktidar her şeye olduğu gibi bizim de taleplerimize kulağını tıkamış durumda.”   Yeni eylem planları   Sağlık meslek örgütleri, SES ve TTB olarak çalışmalara öncülük ettiklerini belirten Selma, sağlık meslek örgütleri ile bir tartışmaları olduğunu ve bu tartışmalar sonucunda 14 Mart'a kadar eylemlerinin yeniden başlayacağı bilgisini verdi. Selma, “Mitinglerin, yürüyüşlerin, açıklamaların yer aldığı bir planlama yapmaya çalışıyoruz. Hakkımızı almak için daha güçlü geleceğiz” ifadelerinde bulundu.