Pandemi tablosu: İşsizlik, kayıt dışı çalışma arttı, alım gücü düştü 2021-09-19 09:02:36     Melike Aydın    İZMİR - DİSK-AR, TÜİK’in temmuz ayı verilerine göre, kadın işsizliği oranının erkeklere göre daha fazla olduğuna dikkat çekerken,  mikrofonumuza konuşan kadınlar bu verilerin yaşamlarına kayıt dışı çalışma, tazminatsız işten çıkarılma ve alım gücündeki düşüş ve benzeri birçok durumla yansıdığını söylüyor.    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hane halkı İşgücü Araştırması (HİA) Temmuz verilerine göre mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı toplamda 3 milyon 902 bin kişi iken, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından yapılan hesaplamaya göre geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyon 420 bin olarak belirtildi. Hesaplamada, Temmuz 2019’da mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı 6 milyon 631 bin, Temmuz 2020’de 8 milyon 926 bin, Temmuz 2021’de ise 8 milyon 420 bin olarak belirtildi. Hesaplamalara göre, Temmuz 2020'de kısmi bir azalma olsa da Temmuz 2019’dan bu yana 1 milyon 789 bin kişilik artış yaşandı. Cinsiyete göre işsizlik oranlarına ait veriler ise mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 10,8 iken kadınlarda ise yüzde 14,4’ü gösteriyor.    Ajansımıza konuşan kadınlar, mevcut verilere göre krizin en fazla kendilerini etkilediğini belirtiyor. Kadınlar, işsizlik, güvencesiz ve ev eksenli çalışma koşullarına mecbur bırakıldıklarına dikkat çekiyor.    ‘Kayıt dışı çalışmak zorunda’   Aldığı bin 700 lira aylığın yetmediğini söyleyen Deniz Gülen, bu nedenle çalışmaya devam ettiğini belirtiyor. Pazar alışverişine 150 lira ile çıkan Deniz, ihtiyaçlarını tam olarak alamadan alışverişi sonlandırdığını ifade ediyor. Deniz, “Çocuk günde 15 lira harçlık alıyor. Eşim BAĞ-KUR emeklisi ve bypass ameliyatı oldu. Emekli olmak için 60 bin lira kredi çekti, maaşımdan 150 lira geriye kalıyor. Her şeyi yarım kilo alıyoruz. Okula giden oğlum için en kötü 850 lira sırf kalem, defter ve kıyafetine verdik. Okullar kapalıyken evdeydi, masrafı yoktu. Ama okula gitmesi gerekiyor” sözlerine yer veriyor.      ‘Gece gündüz evde çalıştım’   İsmini vermek istemeyen bir kadın ise, pandemi sürecinde restoranların kapalı olmasından dolayı eşinin işsiz kaldığını, bu yüzden evde kıyafetlere boncuk dikerek geçinmeye çalıştığını ifade ediyor. Çocuğuna okul için kayıt parası bulamadığı için ana sınıfa gönderemediğini kaydeden kadın, şunları dille getiriyor: “Kırtasiye eşyaları çok pahalı. Seneye birinci sınıfa gidecek ama arkadaşlarından geri kalmış olacak. Elektrik, su pahalı. Çocukların canı kek isteyince fırını açamıyorum. Haftada bir elektrikli süpürge açıyorum, ama en az 200’ün üzerinde geliyor. Su faturası 150-160 lira gibi. Pandemide iş yoktu, eşim şimdi işe girdi, ama o da haftalık alıyor. Zar zor yetiştiriyoruz. Kira vermesem belki yetişir. En ucu ev 750-800 lira. 20 lira ile pazara geldim.”    ‘Okullar açıldı masraflar arttı   Anaokuluna giden çocuğu için 350 lira ile kayıt yaptırdığını, bunun dışındaki giderlerin de kendileri tarafından karşılandığını belirten ev emekçisi Leyla Ülger, “Bir çocuğum daha var. İkinci sınıfa gidiyor. Okullar açılınca daha çok masraf oldu. Malzemeler, gider harçlık… Yüz yüze eğitim daha iyi. Eğitim masrafları devlet destek olmalı” diyor.    ‘Kriz kırtasiye giderlerine yansıdı’   Öğrenci Irmak Alay ise geçtiğimiz yıl kırtasiye malzemeleri ile idare etmeye çalıştığını, ancak şimdi harçlığının, ihtiyaçlarını almada yetersiz olduğunu belirtiyor. Irmak, “Lise 3’üncü sınıfta olduğum için ekstra masraf yapmam gerekiyor, test kitabı gibi. Çok pahalı. 85 Lira bir test kitabına verdim ki, daha 5-6 tane almam lazım. Dershane çok pahalı. Ekonomik kriz herkesi zorladı. Geleceğe yönelik kaygılarım çok. Şu an lise öğrencisiyim. Ama okuldan sonra bir yere yerleşir miyim, işe girer miyim bilmiyorum. Tanıdığım olmadığı için de zor. Ülkede adalet olduğunu düşünmüyorum” diyerek yaşadığı sorunları özetliyor.    ‘Yaşlılık aylığı yetmiyor’   Tek gelir kaynağının yaşlılık aylığı olduğunu söyleyen Dilşah Gül de, kızının desteği ile geçinmeye çalıştığını belirtiyor. Dilşah, krizin kendisini nasıl etkilediğini şu sözlerle paylaşıyor: “100-150 lira ancak pazara yetiyor. Aslında yetmiyor mecburen alıyoruz. Ama artık alamıyoruz. Bir çift şalvar pandemiden önce 20 liraydı, şimdi 50-60 lira. Yemek almadan onu nasıl alayım?”   ‘Maliyet arttı’   Fırın işletmecisi Zeynep Akıncı da krizin artışına neden olduğu maliyete değiniyor. Zeynep, “Fabrika çıkışı bir çuval un, 180 liraya geliyor. Biz işyerimiz olduğu için sorun yaşamıyoruz ama çalışanlar için zor. Geçen yıl 500-600 lira öderken, bir ayda bin 500 lira elektrik faturası ödüyoruz. Kendi işyerimiz olduğu için biz çalışıyoruz, çalışmasak yettiremeyiz. Asgari ücretlinin nasıl yetiştirdiğini bilemiyorum” diye ifade ediyor.    ‘Maddi manevi çöküş yaşıyoruz’   Bir kamu kurumunda çalışan Derya Türnel, herkesin alım gücünün düştüğünü ve bundan en çok da kadınların etkilendiğini söylüyor. Pandeminin de bu sürece etkisine işaret eden Derya, “İnsanlar eve tıkandı, evden çalışmaya başladı ya da işsiz kaldı, işyerleri kapandı, alım gücü azaldı. Maddi manevi çöküş yaşıyoruz. Kadınlar bunu daha fazla yaşıyor. Evde hem çocuklara bakmakla hem de iş yapmakla yükümlü oldu. İşini evden sürdürmek zorunda kaldığı için ev işlerini de yaptı. Komşumu ameliyat olduğu için patronu pandemi nedeniyle ‘ben kazanmıyorum, sen de ameliyat oldun, çalışamayacaksın’ dedi ve tazminatsız işten çıkardı” diye kaydediyor.    ‘Boğaz doyurmakla mesulüz’   Ev emekçisi Ayşe Öztürk de, Kemeraltı’nın önceden yoksul kesimin alışveriş yeri iken şimdi ise diğer yerlerden bir farkı kalmadığını belirtiyor. Ayşe, “Bir şey alınca diğerini alamıyorum, aynı fiyata bir daha bulamıyorum. Kadınlar alışveriş yapamıyorlar, artık sadece boğazını doyurmakla mesulüz. Lüks harcamalarımız yok. En son   10 yıl önce kendime bir şeyler aldım. Hala borç ödüyoruz. Kışlık alışverişleri yaz mevsiminde yapıyorum, çünkü kış mevsiminde pahalı oluyor. Para olmayınca hayat   zulüm. Hiçbir şeyden zevk alamıyorsun” diyor.