‘Bir tutku haline dönüşüyor arıcılık’ 2020-08-14 09:06:01   DERSİM - Ovacık’a bağlı Güneykonak köyünde arıcılık yapan Tülay Akın, arıcılığın zamanla bir tutkuya dönüştüğünü ifade ederek, “Önceden sadece balımızı karşılasın derdik ama zamanla öyle olmadığını öğrendim. Arıcılığın bal elde etmekten ziyade arıya bakmak için yapıldığını öğrendim” diyor.   Birçok kentte arıcılık önemli bir geçim kaynağı. Arıcılık, karların erimeye başladığı bahar aylarında başlıyor. Dersim’in Ovacık ilçesine bağlı Güneykonak köyü de mart ayından itibaren hareketleniyor. Arıcılık ile geçimini sağlayan köydeki yurttaşlar doğanın uyanışına eşlik edercesine işe koyuluyor. Köyde arıcılık yapanlardan Tülay Akın, bu işin kendisi için zamanla bir tutku haline dönüştüğünü kaydediyor.   4 arı ile başladı   Köyü ve köy yaşamını çok sevdiğini dile getiren Tülay, 4 yıl önce İzmir’den Dersim’in Ovacık ilçesine bağlı Güneykonak köyüne taşınıyor. Daha önce Elazığ’da da yaşayan Tülay, yıllar sonra köyüne döndüğünde, büyük bir mutluluk taşıdığını söylüyor. Köye yerleştiğinde “Ne iş ile uğraşacağım?” sorusuna yanıt aramaya başlayan Tülay, “Köyde kadınların ne işle uğraşabileceğini bilmiyordum ve kendimin de ne yapacağını bilmiyordum. Sonra da arıcılığa merak saldım ve yapabileceğime inandığım için 4 arı alarak işe koyulmaya başladım. 4 arı ile arıcılık yapmaya başladım şimdi ise 60 arım var” diyor.   ‘Tüketmektense artık üretmeye geçtik’   Tülay, “Tüketmektense artık üretmeye geçtik” diyerek, bu şekilde dışarıya bağımlı olmaktan kurtulduğunu belirtiyor. Her şeyi kendi üretmeye çalıştığının altını çizen Tülay, “Bostan da ektim. Çeşitli meyve ve sebzeler ekiyorum. İçimde her zaman köye dönmek vardı ve bunun gerçekleşmesine çok mutluyum. Salatalık, domates, fasulye, biber gibi sebzelerle kışlık ürünlerimi hazırlıyorum ve bu şekilde daha organik besleniyorum. Yaptığım balı satarak da köylülerden çökelek, tereyağı gibi ürünleri alıyorum. Böylelikle dışa bağımlı olmaktan kurtulup tamamen organik ürünler kullanıyorum” sözlerine yer veriyor.   ‘Emek harcamadan bir şey elde edilemez’   Arıcılığa bir merak ile başladığını kaydeden Tülay, “Önceden sadece balımızı karşılasın derdik ama zamanla öyle olmadığını öğrendim. Arıcılığın bal elde etmekten ziyade arıya bakmak için yapıldığını öğrendim. Sonrasında da bir tutku haline dönüşüyor arıcılık. Zaman içerisinde arı ile farklı bir bağın gelişmeye başlıyor ve onu hep görmek, sesini duymak istiyorsun. Arıları göremediğim zaman çok üzülüyorum. Kolay bir iş değil. Her işte olduğu gibi arıcılığın da zor yanları var. Oldukça emek isteyen bir iş. Emek harcamadan hiçbir şey elde edilemez” ifadelerini kullanıyor.   ‘Arının bakımı ilkbaharda başlıyor’   Tülay, arının bal üretmeye başladığı süreci şöyle anlatıyor: “Arının bakımı ilkbaharda başlıyor. Öncesinde arıyı güçlendirmek için bakım işlemleri yapılıyor. İlkbaharda arıya şeker ve şurup yapıp veriyoruz. Kar yeni yeni erimeye başladığı ve doğada henüz çiçek bulunmadığı için arının beslenme ihtiyacını biz karşılıyoruz. Ardından arının ilaçlanması başlıyor ve varroa oluyor, arı biti oluyor. Yaza doğru artık çiçekler açmaya başlıyor ve çiçekte ballanma oluyor. Arı güçlendikten sonra çiçeğe gidiyor, polen toplamaya başlıyor ve yavru çoğaltıyor. Kolonisi güçlendikten sonra da artık bal akımı başlıyor.”   ‘Sinyalle bal oluşturmaya başlıyorlar’   Arıyı her zaman aynı bölgede bulundurmadıklarını kaydeden Tülay, çiçeği takip ederek arıyı daha yüksek alanlara götürdüklerinin altını çiziyor. Ovacık bölgesinde yapılan her şeyin tamamen doğal olduğunu ifade eden Tülay, “Tüm ürünler doğal yapıldığı için arıya kimyasal, şeker veya şurup vermiyoruz. Arı için polen protein anlamına geliyor. Polen döneminde ana yavru üretimine başlıyor. İşçi arılar poleni özümseyerek yavruları besliyorlar. Polen tükendiğinde yavrunun azalması ve balın oluşması gerekiyor. Arılar kendi aralarında oluşturdukları sinyalle bal oluşturmaya başlıyorlar. Bal akımı döneminde de yavru azalmaya başlıyor. 21 günlük olan işçi arılar çiçeklerden bal depolayıp getiriyorlar. Yeni çıkan arılar ise anayı beslemeye başlıyor. Sonrasında da mum örmeye başlıyorlar. Kovanın bakımıyla ilgileniyorlar, 21 günleri dolduktan sonra da bala çıkabiliyorlar” diyor.     ‘Arının bakımı kasıma kadar devam ediyor’   25 Ağustos’ta bal sağımına geçmeye başladıklarını ifade eden Tülay, şunları söylüyor: “Balı aldıktan sonra aynı işlemler tekrar devam ediyor. Yalnızca üç aylık kış döneminde duruyor. Sonrasında aynı işlemler yeniden yapılıyor. Bal sağımından sonra tekrar varroa mücadelesi yapılıyor. Arının yavruya açılması için şuruplama yapılıyor. Ana kontrolleri yapılıyor. Arının bakımı kasıma kadar devam ediyor. Aralık, ocak ve şubat aylarında kışlatma başladığı için bakım duruyor. Kışlatmada arılar tamamen örtülüyor. Mart ile birlikte arılar tekrar açılmaya başlıyor. Haziran’ın 15’inde arı bal getirmeye başlıyor. 25 Ağustos’ta da arının bal akımı durduktan sonra zırhlanan petekler açılmaya başlıyor. Bu da arının artık bal getirmediğini, kendi balını yemeye başladığını gösteriyor. Arıdan balı aldıktan sonra sağımını yapıp üretime sunuyoruz.  Arıya da ona yetecek kadar 6 ile 8 çıta arası bal bırakıyoruz. Kovan başı yaklaşık 20 kilo bal çıkıyor."