‘Koşulları ancak işçilerin örgütlülüğü değiştirir’ 2020-04-30 10:55:37   Melike Aydın   İZMİR-Bir işçinin koronavirüse yakalandığı Kordon Tekstil’de işin durmadığını ve tüm işçilerin çalışmaya devam ettiklerini söyleyen işçi Öznur Acar “Yaşadığımız koşulların düzelmesi için örgütlü olmamız gerekiyor” dedi.   Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (Devtekstil) üyesi Öznur Acar 25 yıldır tekstil işinde çalışıyor. 12 yaşından bu yana çalışan Öznur Acar, işverenlerin işçilere karşı örgütlü olduğunu, buna karşı işçilerin de örgütlü olması gerektiğini söyledi. Çalıştığı Kordon Tekstil’de bir işçinin koronavirüse yakalanmasına rağmen çalışmaya devam ettiklerini söyleyen Öznur, “Taleplerimizle krize karşı sokağa çıkmamaya karşı her yer 1 Mayıs” dedi.   ‘Bir işçide koronavirüs pozitif çıktı ama sakladılar’   Pandemi sürecinde bazı fabrikalar da esnek, bazılarının da sürekli çalıştığını söyleyen Öznur, çalıştığı fabrikada iş güvenliğinin alınmadığını belirtti. Fabrikada yemekhanelere toplu girildiğini, kısa süren öğlen saatinde hızlı bir şekilde yemeklerini yediklerini ifade eden Öznur, “Bir arkadaşımız pozitif çıkınca önlem almaya başladılar. İki hafta evde kaldım bunun öncesinde ise hınca hınç iç içeydik. Bu da büyük bir kaygı oldu bizde. Gerekli önlemler alınmadığı için evimize rahat gidemiyorduk. Evde yaşayanlara bulaştırma kaygısı, onun psikolojisi hem çalışırken hem eve gidince stres yaşıyoruz. O an kimlerle görüştüm acaba bulaştırdım mı diye paniğe kapılıyoruz. Pozitif çıkan arkadaşı başta sakladılar. Ama bir şekilde duyuldu ve paniğe neden oldu. İnsanlarda çalışmak zorunda işini kaybetmemek için. Herkese test yapmadılar. Oysa bant usulü çalışıyoruz. Ekip lideri 5 gün içinde hasta olmadıysanız sizde virüs yoktur dedi ve devam ettik” diye ifade etti.   ‘Patronlara göre tek suçlu işçi’   Yakın zamanda açıklanan paketin sermayedarlara dönük olduğunu, işçiler için açıklanan bin 177 Liralık paketin işçinin hiçbir giderlerine yetmediğini söyleyen Öznur, “İşverenler ise daha çok ağlayan sızlayan durumda. Aslında salgının başlamasından beri sömürü çarkının nasıl döndüğüne bir kez daha tanık olduk. Salgın patronların işine yaradı. Çalışan işçilerin talepleri ücretli izin, eğer çalışma zorunluluğu varsa da sıkı bir önlem alınması gerekir. A fabrikasında kötü ise B fabrikasında yine aynı koşullarda çalışmak zorunda kalıyoruz. Yaşadığımız koşulların düzelmesi için örgütlü olmamız gerekiyor. Çalıştığım fabrikada sendikadan dolayı işten atıldıysam diğer fabrikalara da teşhir ediliyoruz. Çıkarıldıktan sonra birçok yere başvurdum ama uzun süre işe alınmadım” dedi.   ‘Örgütlü olunursa durum değişir’   Farklı fabrikalarda da durumun değişmediğini bildikleri için çalıştığı fabrikada koşulların düzelmesi için çalıştığını söyleyen Öznur, “Sendikalı olursan işten çıkarılacağı kaygısı nedeniyle sendikaya yanaşmayanları da anlıyoruz. Ama örgütlü olursak bu değişiyor. Bunun farkına varmak gerekiyor. Sağlık önlemi alınması için seminer verildi. Ama seminer işverene yönelikti. Bize sadece ellerinizi yıkayın dendi. Dezenfektanlar boş dendiğinde ‘doldurulacak’ dendi. Hatta işçiler anlamıyorsunuz diye azarlandı. Dezenfektan da bir kere dolduruldu maske bir kere verildi. Bu durumda bile işveren kendini korumaya çalışarak suçu işçiye yüklemeye çalışıyor” diye belirtti.   ‘Sendikaya üye olma nedeni geçen 25 yılda saklı’   2016 yılında sendikaya üye olmasının nedeninin geçen 25 yılda saklı olduğunu söyleyen Öznur, şunları dile getirdi: “İşe giriş saatlerimiz belli ama çıkış saati yok. Sipariş geldiğinde itiraz edemezdik. Mobbinge uğruyorduk ve tehdit edebiliyorlardı rahatlıkla. Ustabaşı istediği gibi bize bağırabiliyordu. ‘Mesaiye kalmayan kendini kapı dışında bulur’ diyordu. Başka iş bulamayız diye sessiz kalıyorduk. Birçok işyeri sigortasız çalıştırıyor. Kimi yerlerde ücret performansa dayalı veriliyor. Belli sayıda işçi çıkaramazsak ücretimize yansıyordu.  Ya da hatalı iş, geri gelince işçiler birbirini suçluyordu. İşçi işçiyi düşman olarak görüyor böylece.”    ‘Kadınla erkek arasında farklar yaratılıyor’   Pandemi krizinde ilk işten çıkarılanların kadınlar olduğuna dikkat çeken Öznur, kadınların düşük ücretle çalışması ve mobbinge maruz kalmasının daha yoğun olduğunu belirtti. Erkek işçilerle aralarında önemli farklar yaratıldığını söyleyen Öznur, “Örneğin hamile kadınların doğum iznini kullanma hakkı yok. Olsa bile ücretsiz izin veriliyor. Erken çıkması halinde kötü gözle bakılıyor. Tekstilde kadın çok ve kreş çok lüzumlu. Annelerimiz bakmak zorunda kalıyor veya bakıcı tutmak zorundayız. Bunun altındaki neden de kadının çalıştığının ek gelir olarak görülmesi” diye vurguladı.   ‘Sendikalara güvensizlik yaşanıyor’   İşsiz kalma kaygısıyla yanındaki arkadaşının işten çıkarılmasına göz yummak zorunda kaldıklarını söyleyen Öznur, “Oysa örgütlü işçi olsaydı bu koşullarda daha az ezilirdik. Bu koşullarda çalışmak istemediğimiz ve hakkımızı aramak için sendikayı seçtik. Çocuklukta 1995’te çalıştığım işyerinde bir sınıfsal örgütlülük vardı. Bunu az da olsa yaşadım. Birçok yerde daha sonraki zamanlarda görmedim. Sorguladım, bir şeylerin olması gerektiğini düşündüm. Şimdi sendikalara karşı güvensizlik de yaşanıyor. Şimdiki sendika durumları çok farklı işçiler sendikalara karşı güvensizlik de yaşıyor” sözlerine yer verdi.   ‘TEKSİF işçilere dönük sendikasızlaştırma faaliyeti yürütüyor’   Merdiven altı diye tabir edilen küçük işyerlerinde işçilerin sendika üyesi olmadıklarını ifade eden Öznur, Anayasa’da olmasına rağmen fiilen sendikaya üye olma hakkının kullanılamadığını belirtti. 2016’da sendikaya üye olan Öznur şu sözleri kullandı:  “İlk defa 2015’te sendikaya girdim. Ama TEKSİF (Tekstil İşverenleri Sendikası) karşı çıkanı elediler işten çıkardılar. Bizi tek tek odalara çağırarak kimlik numaralarımızı istediler. Vermek istemeyenleri ifşa ettiler sendikalı diyerek. Sendikalı olmakla da bitmiyor. İşçi hem sorgulamalı hem de bilinçli olmalı. Eğer sendikada işçi dik durabilirse bugün sendikalarda işçilerin rol oynadığı bir konumda olurdu. Madde taslaklarına işçiler karar verirdi. Örneğin çalışma saatlerinin esnek olmaması, kadınların kreş hakkının olması, doğum izni hakkı olması gibi haklara sahip olurduk.”    Son olarak salgın nedeniyle 1 Mayıs'ın alanlarda geçmeyeceğini hatırlatan Öznur, “Taleplerimizle krize karşı sokağa çıkmamaya karşı her yer 1 Mayıs” dedi.