İhraç edilen kadınlar 8 Mart’ı karşılarken: Mücadeleye daha çok sarıldık 2020-03-05 09:08:55   Şehriban Abi    VAN - OHAL sürecinde yayınlanan KHK ile ihraç edilen sağlık emekçisi kadınlar, ihraçlardan sonra yaşadıkları zorlukları ve zorluklar karşısında verdikleri mücadeleyi anlatıyor. Kadınlar, 8 Mart’ı karşılarken mücadele ve dayanışma mesajı veriyor: “8 Mart’lar, 25 Kasım’lar ve daha çok günler kadın mücadelesiyle şahlanacak.”   Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminden sonra başlayan Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde yayınlanan çok sayıda Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu kurumlarında çalışan resmi rakamlara göre 134 bin kişi görevlerinden ihraç edildi. İhraç edilenlerin 25 bin 523’ünü kadınlar oluştururken, ihraçlarla çalışma hayatından uzaklaştırılmak istenen kadınlar, kendilerine farklı istihdam alanları yarattı.   İhraçların geri adım attıramadığı kadınlardan biri hemşire olan Fatma Arslan, diğeri ise ebe olan Şükran Açıkgöz. Van’da hemşire olarak görev yaptığı kamu kurumundan 692 sayılı KHK ile ihraç edilen Fatma, hem Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Van Şube Eşbaşkanı hem de bir özel bir işyerinde çalışıyor. Ebe Şükran Açıkgöz ise ihraç edildikten sonra geçimini sağlamak amacıyla bir dershane kantininde çalışıyor. Erkek egemen sistem kadınların gücünden korktuğu için ihraç edildiklerini ifade eden kadınlar, tüm baskılara, şiddete, emek sömürüsüne ve ekonomik krize karşı kadınları 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde buluşmaya çağırdı.   ‘Mücadele ruhu bizi korudu’   Fatma Arslan ise eşiyle birlikte ihraç edildiği için büyük bir sarsıntı yaşadıklarını belirtiyor. Fatma, “İlk yıl toparlandık ve mücadele ettik. Fakat bugün ekonomik krizi derinden yaşıyoruz. Biz tek değil her kesimden arkadaşlar ve diğer halklar da yaşıyor. Farklı işlerde yeteneklerimizle çalışmaya başladık. Şu anda yeni bir alandayım. Bu yeni alanda iş yapmaya çalışıyorum. Belli bir gelirimiz olmasa da sonuçta mücadele ettiğimiz için çok fazla etkilenmediğimizi düşünüyorum. Fakat bu mücadele ruhu olmasaydı, ekonomik krize karşı birçok maruzluğunu yaşayacaktık. Mücadele ruhu bizi korudu” diyor.   ‘Kadın mücadelesine daha çok sarıldık’   “Sistemin daha önce de kendilerine karşı yöneliminin olduğunu” kaydeden Fatma, sendikal mücadelede yer aldıkları için ihraç edildiklerini vurguluyor. “Kadın toplumu değiştirip dönüştürme gücüne sahip. Kadın bir şeyleri değiştirmek isterse, başarılı oluyor” ifadelerini kullanan Fatma, “Sistem de bu tehlikenin farkına vardı. Bundan kaynaklı kadınları susturmaya çalışıyor. İhraç sayılarını değerlendirdiğimiz vakit en çok kadın arkadaşlarımızın ihraç olduklarını görüyoruz. Sistem kendince ihraç ederek etkili olduğunu sandı. Fakat tam anlamıyla etkili olmadı. Biz bu şekilde kadın mücadelesine daha çok sarıldık” sözlerine yer veriyor.   ‘Biz istersek başarırız’   8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kadın mücadelesi için oldukça anlamlı bir gün olduğunu söyleyen Fatma, 8 Mart’a dair mesajını şöyle veriyor: “8 Mart’ta tüm kadınlar alanlarda olmalı. Biz kadınlar bir araya geldiğimizde birçok şeyi değiştirebileceğimizi düşünüyorum. Kadınlar da bu durumun farkında. Sistem her anlamda muhafazakar bir toplum oluşturmaya çalışıyor. Fakat 8 Mart’lar, 25 Kasım’lar ve daha çok günlerde kadın mücadelesi hep şahlanacak. Bundan sonraki kadın mücadelesinin önü kesinlikle kapatılmayacak. Biz istersek başarırız.”   ‘Ekonomik krizden en çok ihraç edilenler etkilendi’   Sağlık alanında 18 yıl memur olarak çalıştığını belirten ve iki çocuğu olan Şükran Açıkgöz, KHK ile “ansızın” tanışanlardan. Şükran, ihraç edildikten sonra yaşadığı zorlukları şu şekilde anlatıyor: “Türkiye’de ekonomik krizin en ağır bilançosunu biz ihraç edilen arkadaşlarımızla yaşadık. Bir yandan planlama yapmışım, ekonomik rahatlığımı elime almışım. Tüm bunların üstüne bir de şiddetli bir ekonomik kriz yaşadık. Öncesinde bin 500 TL ile dönen mutfak şimdi, 3 bin TL ile döndürülmeyecek bir duruma geldi. Bu durumda elbette bir ihraç olarak önceki yıla göre çok daha fazla etkilendik. Bu süreci atlatmanın hiçbir yanı yoktu. Benim mücadelem sürünmeden devam edebilmekti. İhraç edilmem yalnızca nefes almamı sağladı. Onun dışında 4 yıl öncesinde bu krizin olmadığı bir süreçte ihraç olsaydık maddi anlamda bu kadar yıpranmayacaktık.”   ‘İhraç edilişimin ilk akşamı başka işe koyuldum’   Kendisinin ve birkaç tanıdığı arkadaşının iş bulabildiğini söyleyen Şükran, ihraç olduktan sonra iş bulamayan onlarca arkadaşının olduğunu ifade ediyor. Şükran, ihraç edildikten sonra umudunu yitirmediğini, yine de “Ne yaptım” diye düşünmekten kendini alamadığını dile getiriyor. “Bunun karşısında mücadele etmeyi doğru bildim. İlk akşamdan ikinci mesleğim olan pasta, börek, baklava yapmaya karar verdim” diyen Şükran, aldığı siparişlerle uzun süre geçimini sağlıyor. Krizden kaynaklı bu işi devam ettiremediğine değinen Şükran, “Sonrasında dershane kantininde çalışmaya karar verdim. Yaptım ve iyi de oldu. Ayrıca istihdam alanı da oldu diğer ihraç kadın arkadaşlar için” diye belirtiyor.   ‘Sendika dayanışması her zaman bir kazanımdır’   Şükran, sözlerini şöyle sürdürüyor: “İhraç olmak dünyanın sonu değil. Devlet memurluğu alışılmış bir köleliktir. Oraya vasıfsız diploması olmayan kişiler gelip bize emir veriyordu, devlet memuruyduk, katlanıyorduk. Ben ihraç olduktan sonra çok daha özgür bir şekilde para kazandım. Sendika dayanışması her zaman bir kazanımdır ve her zaman bir örgütlenmedir. Bir çoğunluğun sesidir. Bu süreçte halkın ‘Sendikalı olmasaydı işten atılmazdı’ gibi söylemleri çok yanlış. Biz bugün işimizden olduk fakat en büyük destekçimiz yine sendika, davamızı sendika yürütüyor. Hala aylık olarak arkadaşlara ödenek yapılıyor. Kenetlenmek çok önemli.”   ‘8 Mart’ta alanlardan çığlık atmalıyız’   İhraç sürecinde ilk olarak kadınların hedef alındığını ve sistemin kadınları eve kapatmak gibi bir amacının olduğunu dile getiren Şükran, kadınlara dayatılan sistemin bir “kölelik sistemi” olduğuna dikkat çekiyor. Şükran, kadınlara şu çağrıda bulunuyor: “Bu ülkede yaşanmaması gereken her türlü baskı ve şiddeti kadınlar yaşıyor. Tüm bu yaşatılanlara karşı 8 Mart’ta tüm kadınlarla birlikte alanlarda olarak sesimizi duyurmak için çığlık atmalıyız.”